| Milliyet

ADANMIŞ BİR HAYAT ( 1 )

Geçen yıl aramızdan ayrılan Rahmetli Sinan (Erdem) Ağabeyin bir süre önce piyasaya çıkan kitabının adı. Rahmetli, gerçekten spora adadığı hayatını anlatırken, sporumuzun son 50 senesinde yaşananları yazarak geleceğe de ışık tutuyor. Sporla ilgili olanların, Türkiye’de belli konularda neler yaşandığını bilmesi bakımından çok önemli bir kitap.

Okurken bir çok şeyin hala ülkemizde değişmekte zorlandığını da görüyorsunuz. Örneğin 1948 yılında kurulan Uluslararası Voleybol Federasyonudan tam 10 yıl sonra, 1958 de Türkiye’de Voleybol Federasyonu kurulmuş. Buna da karar veren o zamanki adıyla “Spor Teşkilatı Danışma Kurulu”, bugünkü adı ise “Merkez Danışma Kurulu.” Hani şu bundan 4-5 yıl önce “Sakatın da sporu mu olurmuş? Bunların sporu dandik” diyen üyelerin bulunduğu kurul. 1948 den 1958 yılına kadar geçen mücadeleyi bazen üzülerek, bazen gülerek okuyorsunuz.

1 Ağustos 1976 tarihli Milliyet e, Kahraman Bapçumun yazdığı “Sinan diye biri” başlıklı yazı Sinan Ağabeyi çok mutlu ediyor. Bir süre sonra İstanbulda karşılaştıklarında Bapçuma teşekkür ediyor. Kahraman Bapçum ise kendisine şöyle diyor: “Bir spor yazarına teşekkür etme. Bir gün göklere çıkarırız, ertesi gün bir falsonu yakalarsak yerin dibine batırırız. Biz görevimizi yapıyoruz. Sen spor adamı olarak ne yaptığını, nerede bulunduğunu efkarı umumiyeye anlatmazsan, bir nevi lobi yapmazsan bu ülkede hiçbir şey olamazsın.”

Sinan Ağabeye bu sözler büyük bir ders oluyor. Acaba Kahraman Bapçum Ağabey bugün çoğu spor yazarı diye geçinen bir takım insanları gördükçe kim bilir neler düşünüyordur?

Sinan Ağabey kitabının bir yerinde söyle diyor: “Genç nüfusumuz önemli bir potansiyeldir. Spor yönetimimizi bir sisteme oturtabilirsek, kurumsallaştırabilirsek, sporumuz bireysellikten kurtulur, Türkiye`ye çağ atlatabiliriz. Çünkü spor bir yaşam biçimidir, önemli bir eğitim aracıdır, bir kültürdür. Spor yalnızca seyir zevki veren bir etkinlik değildir. İlköğretimde yılda en az 200 gün tatil yapılırken, yetmezmiş gibi devlet okullarında yarım gün eğitim verilirken, sokaklarda dolaşan çocuklar için spor aracılığı ile yapılacak çok şey vardır. Bu çocukları sporla eğiterek ülkeye faydalı, disiplinli, uygar birer birey haline getirmeliyiz. İşte İstanbul kentinin Olimpiyat Oyunlarıa adaylığı bu düşünce ve amaç doğrultusunda ortaya koyulmuş, oyunlar ülkede sporun gelişmesi için bir lokomotif olarak ele alınmıştır. Bu bir toplumsal projedir.”

İşte yukarıda belirtilen noktalar bakımından İstanbul`un 2016 Oyunlarıa adaylığı, koşullar ne olursa olsun çok önemlidir. Ülkemizde spor ancak olimpiyat gibi bir lokomotifin mevcut olmasıyla çok daha iyi yerlere gelebilir. (Devamı haftaya)