| Posta

AĞIZLAR VE KALEMLER

Yavuz Kocaömer Posta

Ülkemizde özellikle son zamanlarda ağzı olan konuşuyor, eline kalemi alan yazıyor. Bunların çoğu, ağızlarından çıkanı duymuyor, yazdıklarını her halde bir daha okumuyor. İşte birkaç örnek:

“Baliç’i oyuna al hocam!”

Yer, Fenerbahçe Stadı… Türkiye Kupası yarı finali, Fenerbahçe ile Galatasaray oynuyor. Maçın normal süresi bitmiş, Mustafa Denizli Hoca uzatmalar için takımına taktik verdikten sonra kendine ait kulübenin kenarına gelip duruyor. Birden arkasındaki görevlisi hocanin omzuna dokunuyor ve şöyle diyor; “Hocam, Ali Güneş’i çıkarıp Baliç’i alsan iyi olur.” Mustafa Denizli sinirli bir şekilde geriye dönüyor, “Sen karışma, hadi işine” diyor…

Bundan da anlıyoruz ki, tüm insanlarımız futbol antrenörlüğünü çok iyi biliyor. Güvenlik göreviyle uğraşıp etrafı kontrol edeceğine, maça öyle bir konsantre olmuş ki bu arkadaşımız, hocanın yanlışını bile düzeltme hakkını kendinde görüyor. Yani, ağzı olan konuşuyor…

İslam Çupi için…

Yine aynı maçın öncesi, Fenerbahçe Stadı’na giren spor yazarlarıyla röportajlar yapılıyor, eski bir futbolcunun kameraya yansıyan sözleri şöyle: “Birisi soyunma odasına girip, ‘Çocuklar bugün İslam ağabeyiniz için oynayın” demeli… İslam Çupi o gün Hak’kın rahmetine kavuşmuı ve koyu bir Fenerbahçeli olarak biliniyor. Amaç, Fenerbahçe takımındakı oyuncuları motive etmek. Iyi güzel de, Rapaiç, Lazetiç, Baliç, Revivo, Mirkoviç, Johnson, Uche, Anderson, bu yabancı oyunculardan kaç tanesi rahmetli İslam Çupi’yi tanır? Tanısa bile, onun kaybını içinde hisseder mi? Böyle bir motivasyon ne işe yarar? Yani, ağzı olan konuşuyor…

Bankacılık dersi…

Bir spor yazarımız, kendine ait köşede bir süre önce yaptığı yorumların arasında, bir çerçeve içinde Sayın Zekeriya Temizel’i hitap ediyor: “Şu banka böyle hortumlandı, bunu böyle yapmak daha doğru olurdu. Bakalım bu konuda ne yapacaksınız?”

İyi güzel de, bir spor yazarı olarak sen bankacılıktan, ekonomiden ne anlarsın? Hadi anladın özel merakındır, biliyorsun diyelim. Bu konunun bir büyük gazetenin spor sayfasında ne işi var?

İşte kalemi eline alanın yazdıkları. Hepsi bu kadar miı Bakın bir çok köşe yazarlarına; bir gün tiyatro eleştirmeni olurlar, ertesi gün sinema eleştirmeni, bir başka gün trafik düzenleme amiri, bir başka gün de politikacı, akıllarına gelince edebiyat eleştirmenli…

Hiç düşündünüz mü, bir insan bu kadar değisik konuyu kamuoyuna aktarıp onları yönlendirirken, nasıl olur da konuya hakim olur? Bir insan bu kadar değişik konuyu uzmanlık derecesinde nasil bilebilir? Ama bizim ülkemizde olur. Açın yabancı gazetelere bakın, bu kadar kargaşayı batıda nerede görürsünüz acaba?

Bizim konumuz

Engelli dostlarım “Bu yazının bu köşede ne alakası var” diyebilirler. Bunlar, tedavisi olmayan düşünce engellilerin ürünleridir, onun için aldık köşemize…