BİR DE ONU DİNLEYİN

O bir engelli. 1983 yılında tren kazasında 2 ayağını kaybedip yüzde 85 engelli hale geliyor. 2009-2011 yılları arasında devlet üniversitesinde okuyup meslek yüksek okulundan mezun olmuş. Stajını İstanbul’da yapmış. 2002’den beri bir devlet üniversitesinde engelli memur olarak çalışıyor.

      
                          
‘Ayrımcılık her yerde’

Geçenlerde, onunla telefonda konuşuyoruz. “Ağabey, bir engelli olarak ayrımcılık konusunda sana hangi örnekleri sayayım ki? Taa ilkokuldan iş hayatına, evlilikten trafikte park sorunlarına kadar o kadar çok alanda ayrımcılık var ki. Hayatını birleştirmeye niyet ettiğin eşini bile engelli olarak seçemezsin bu ülkede. Tuvalet bulamazsın, bulduğunda orası ya depodur ya da kullanılmaz haldedir. İşe gireceksindir. Adam senin kafanla değil, bedeninle ilgilenir. Yük hayvanı muamelesi yapar. İş yerinde sözel tacizlere uğrarsın. ‘Size iş vermişler, yaaa daha ne istiyorsunuz?’ derler. Şehir içi araçlarında ücret vermediğimiz için bir sürü taciz yapılır. Otobüs şoförlerinden devamlı fırça yersin. Bazen bir şoförle 45 dakika tartıştığımı bilirim. Bir görme engellinin yanımda araçtan atıldığını biliyorum.” diyor.

                      

‘Büyükşehir Belediyesi’

Ardından da şöyle devam ediyor: “Yavuz Ağabey, ben geçmişte belediyenin özürlüler meclisinde görevliydim. O zaman engelliler şehir içi ulaşımda ücret ödüyorlardı. Biz de ücret vermesinler diye belediye ile toplantı yaptık. Belediye İşletme Müdürü ‘Özel halk otobüslerinde engelliler öğrenci ücreti ödesin’ dedi. Ben de ‘22 kalem insandan ücret almıyorsunuz, asker, polis, zabıta vs. gücünüz engellilere mi yetiyor?’ dedim. Adam kalktı ‘Askere, polise laf ettirmem’ dedi. Ben de ‘Onların silahı var o yüzden mi laf edemiyorsunuz?’ deyince ‘Sen ne biçim konuşuyorsun?’ diye cevap verdi. Ona cevaben ‘Siz engelliden yana mısınız? Otobüs işletmecilerinden, kooperatiflerden yana mısınız?’ dedim. Bana uç örnekler vermeye başladı. Engelinin birinin 5 katlı apartmanı varmış, bir de Mercedes’i. Ben de ‘Bütün engelliler öyle mi?’ diye sordum. Tabiri caiz ise ‘düdük’ gibi kaldı.
Otoparka gidiyorum, yasal hakkımız sakat amblemi var, adam park etmiş. Adamı ikaz ediyorum, bana ‘Ben beyinden sakatım’ deyip çekip gidiyor.

                          

‘Sözde eğitim kurumunda’

Biliyorsun ben eğitim kurumunda çalışıyorum. Üstümde çalışan amirim hakkında soruşturma açılması için dilekçe verdim. Beni evimden 1 saat 15 dakika uzaklıktaki yere sürdüler. Personel müdürüne ‘Benim 2 ayağım yok, oraya nasıl gideceğim?’ dediğimde, ‘Haklısın, senin için zor olacak’ diye cevap verdi. Kendisine ‘Benim haklarımı neden korumuyorsunuz? Evimin bulunduğu yer nere, görevlendirdiğiniz yer nere? 4 yıldır 2 servis değiştiriyorum’ dedim. Yavuz Ağabey, hakkını aradığın zaman kötü adamsın. Uslu çocuk olursan severler

                                            

‘Daha bitmedi’

Üniversiteye girmek istediğim duyulunca bana taciz yapılmaya başladı. Ben de ‘Müdür bey, kazanırsam okumak istiyorum’ dedim. Müdür ‘Tamam, çok iyi olur’ demişti. Okula başlayalı 3 ay olmuştu, bırakmam için baskı yaptılar Müdür bana ‘Bak fakülte sekreterimizi de orada okutmadık, seni de okutamayız’ dedi. 45 dakika kendisine derdimi anlatmaya çalıştım. Beni ikna edemeyince ‘Ben bir araştırayım, sen benden haberler bekle’ dedi. Ve iyi haber geldi. 15 gün sonra tayinimi gece öğrenimi olan başka bir meslek yüksek okuluna yaptırdılar. Gece mesaisi olan bir birimde çalışmaya başladım. Mesai bittiğinde en erken gece saat 22.00-23.00’lerde evde oluyordum. İşte sana ayrımcılık. O zor şartlarda hem fiziki hem manevi yorgunluk çektim. Çoğunlukla derslerde uyuyordum. Ama şükür okulu bitirdim.

                              

‘Şimdiki görevim’

Şimdi görevim ne biliyor musun ağabey? Bilgisayar odasına bakmak. Eğitim gördüğüm sanat atölyesinde değil, bilgisayar odasında mesai dolduruyorum. Odam yok, telefonum yok. Öğrencilerin kullandığı bilgisayarın başına ite kaka bir sekreter koltuğu aldım. Sözüm ona ki burası eğitim yuvası. Komik değil mi Yavuz Ağabey? 4 yıldır hukuk mücadelesi veriyorum idari mahkemelerinde. Açtığım davanın birini kazandım geri döndüm. 4 ya da 5 ay kaldım. Görevlendirilme süresiyle ilgili ikinci davamı kaybettim İrademin dışında zorla gönderildiğim ilk görev yerime iade edildim. Bana 2 yıl görevlendirilme yapılmıştı, idari mahkeme idareyi haklı buldu. Ama hakim bey şunu kaçırdı. İlk açtığım davayı kazanmış haklı duruma geçmiştim. Ancak ikinci görev süremle ilgili davayı kaybedip 2 yıl daha görevlendiriliyordum. Mahkeme 1’inci davayı 3 yıl, 2’nci davaya 3,5 yıl sonra karar vermişti. Bu arada çektiğim çilenin ne zaman biteceğini bilmeden oradan oraya sürükleniyorum. Sonuç; 2 yıllık görev süremin üzerinden 2 yıl daha geçmiş oldu. Şimdi 2 yıl daha bu zulmü yaşayacağım. Hani vardı ya Yavuz Ağabey ‘Yaşar ne yaşar ne yaşamaz’ işte ona döndük. Beni dinlediğin için çok teşekkür ederim Yavuz Ağabey.”

                               

Sözün bittiği yer

Söyleyecek, yazacak bir şey bulamıyorum. Bir yandan hükümetimiz engelliler konusunda yasalar çıkarıp onların yaşamlarını kolaylaştıracak önlemleri almaya gayret ederken, diğer yandan işte bir öğretim yuvasında olanları yukarıda okudunuz. Yorumu size ait.


Güzel Söz
Ne yaparsan yap. Yengeç yengeçtir. Doğru yürümez… / Aristophanes

Bir de onu dinleyin