| Posta

ENGELLİLERLE İLGİLİ SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

Bu hafta köşemize yine Bülent Küçükaslan’la devam ediyoruz. Aşağıda okuyacaklarınız son derece çarpıcı. Eğer kendilerine pay çıkarabilirlerse, ülkemizdeki neredeyse tüm engelli sivil toplum örgütlerinin geçen hafta ve bu hafta yazılanlardan alacağı büyük dersler var. Ama bazı engelli dernek ve vakıfları o hale gelmişler ki ya kendilerini dev aynasında görüp, “en büyük benim” diyorlar ya da engelli – engelsiz insanları istismar ederek kendilerini tatmin etmeye çalışıyorlar . Maddi çıkar sağlama peşinde de olabilirler.

Sizleri Bülent’in yazısıyla başbaşa bırakmadan önce, bir engelli olarak bu gerçekleri gördüğü ve yazdığı için kendisine teşekkürlerimi sunuyorum. Ve bu yazıların özellikle derneklerle ilgilenmeyen veya sadece üye olup da pasif bir şekilde kenarda oturan engelli insanlarımıza ışık tutmasını diliyorum.

Yalancı gündemlerBir önceki yazımda bahsettiğim gibi, ülkemizde engelliler yararına çalışan kurum, kuruluş ve örgütler teorik olarak birbirine bağlı ve koordinasyon içindedirler. Özürlüler İdaresi Başkanlığı (ÖİB) koordinasyondan sorumlu en üst makamdır. Konfederasyon, federasyon, dernekler ve derneklere üye engelliler ise zincirin diğer halkalarıdır.

Buradan yola çıkarak engellilerin yaşadığı sorunların ve yanlışların sorumluluğu hepimizindir. Hatta en ağır sorumluluk birey olarak engellilerindir. Çünkü bu örgütlerden gerçek sorunlarımıza çözüm bulmaları yönünde taleplerde bulunmuyoruz.

Tekerlekli Sandalye mi? İş mi?Bu yazıyı yazarken ÖİB’nin 2001 yılında yayımladığı “Özürlüler İçin Ülke Raporu 1995-2000” isimli kitaba göz attım…

Kitapta ÖİB başta olmak üzere Türkiye Sakatlar Konfederasyonu, buna bağlı 4 federasyon ve tüm illerde bulunan derneklerin beş yıllık çalışmaları derlenmiş. Hem de bu örgütlerin kendi beyanları doğrultusunda. Yani bu kitapta yer alan çalışmalar ilgili örgütlerin gurur duyduğu çalışmalar (!) Tüm kitabı gözden geçirdim ve tablonun her yerde aynı olduğunu gördüm.

Yapılan işleri şöyle sıralayabiliriz: Tekerlekli sandalye dağıtmak, sakatlar haftasını kutlamak, “geceler” düzenlemek, milletvekilleri başta olmak üzere siyasilere ziyaretler düzenlemek, yurt dışı toplantılara (gezilere) katılmak, para yardımı yapmak, piknikler-şenlikler düzenlemek, televizyonlara çıkmak, plaket dağıtmak, yurt dışından gelen engellileri misafir etmek, basın toplantıları yapmak, askercilik oynamak, askerlerin sırtında dağa tırmanmak…

Evet, bazılarının gurur duyduğu ama benim utandığım örgüt çalışmalarını böyle sıralayabiliriz. Çalışmaların doğruluğu ya da yanlışlığı hakkında yorum yapmayacağım. Çünkü örgütlerin bunları da yapması gerekir. Ama bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum; ülkemizdeki engellilerin gerçek sorunlarına:

“Engellilerin engelsizlerle yüzde 100 eşit olduğu; engelli vatandaşların engelsiz vatandaşlarla aynı hak ve standartlarda yaşamasını sağlamanın devletin görevi olduğu; herkesin yaptığı hizmetlerden engellilerin de yararlanabilmesinden sorumlu olduğu” gerçeğine dayalı sosyal devlet oluşumu ve buna bağlı olarak eğitim yapılmamaktadır.

Ülkemizde “engelliler kanunu” halâ yok! Ortalarda gezen taslak ise çok yetersiz. Milyonlarca engelli sosyal güvenlik sisteminden yararlanamıyor!

Milyonlarca engelli sağlık sisteminden yararlanamıyor!

Milyonlarca engelli hiç bir eğitim görmüyor!

Yüz binlerce engelli –eğitimli olmasına ve yüzde 3 engelli istihdam kotası olmasına rağmen işsiz güçsüz sokaklarda geziyor!

Yüzde 3 engelli istihdam kotasını doldurmayan firmaların bu kanunsuzlukları şikayet edilemiyor!

Devletin yüzde 3 engelli istihdam kotasını doldurması sağlanamıyor!

Bir şekilde işe girmiş ve çalışan engelliler hem haklarını bilmiyor hem de işverene karşı haklarını savunacak merci bulamıyor!

Milyonlarca engelli mimari koşullar elvermediği için evinden çıkamıyor! Sokağa çıkan engelliler toplum tarafından hor görülüyor ve ayrımcılığa maruz bırakılıyor!

Kanuni haklarımızı vermek ve bize hizmet etmek zorunda olan belediyeler ve diğer resmi kurumlar bu görevlerini yerine getirmiyor!…

Ne dersiniz?Şimdi bu sorunlar ortada dururken, engellilerle ilgili örgütlerin yaptıkları övülebilir mi?

Bu sorunlar dururken tekerlekli sandalye dağıtmayı tek vazife addetmek mantıklı mı?

Bence mantıklı değil! Bence ya bu örgütlerin adları “Tekerlekli Sandalye Dağıtma Derneği” olarak değiştirilmelidir ya da kanunlarda belirtilen ve tüzüklerinde yazılı olan “engellilerin sorunlarına çözüm bulmak” ve benzeri kavramların içi doldurulmalıdır. Yeter! Bıktık yalancı gündemlerden!

Bülent Küçükaslan