OLUMSUZ DENEYİMLER VE ENGELLİLER

Yavuz Kocaömer Radikal

Günlük yaşamımızda farkında olmadan şu sözcükleri kullanırız; “Körler ve sağırlar, birbirlerini ağırlar”, “Körle yatan şaşı kalkar”, “Kör bulduğunu beller”, “Sağır mısın be adam?”, “Geri zekalı!”, “Sağır sultan bile duydu” vs.

Bu sözleri düşünmeden kullanırken, birçoğunda sağlam geçinen bizler, kendi eksikliğimizi ortaya koymaktayız. Olumsuzlukları, engelli insanların eksiklikleri ile özdeşleştirmek, ülkemizin bu konuda geri kalmışlığının bir başka göstergesidir.

Engelli bir insana saygı göstermek, onun da engelli olmayanlarla aynı haklara sahip olduğunu düşünmek, ülkemizde yaşayan insanlar için, çoğu defa üzerinde durulmayan bir konudur. Özel günlerde, törenlerde göstermelik laflar söyleyerek engellilere karşı görevlerini yaptığını zanneden kurum ve kuruluşlar ve onların temsilcileri, o gün biter bitmez yine eskiye dönmekte ve engelli insanlarımızı neredeyse yok farz etmektedirler.

Konumuz spor olduğuna göre, bir de madalyonun diğer yüzüne bakmak lazım. O beğenmediğimiz, gözleri görmeyenler, bugün ülkemizde yalnız engelli grupları içinde değil, gözleri gören insanlar içinde de eğitim seviyesi en yüksek olan sınıfa girmektedirler. Gözleri gören bir insanın dahi zor oynayabileceği satranç oyununu 2 saat süre ile kafasında tüm tasları ve oyun sahasını bir bilgisayar gibi işleyen, yine o beğenmediğimiz körlerdir. Körler Federasyonu nda görevli olanlar, Türkiye Satranç Sampiyonası’na katılanlar arasında; avukatlar, psikoloji doktorları ve diğer yüksek eğitimli insanlarımız çoğunluktadır. Zeka engellilerimizin Haziran 1999 da Special Olympics Dünya Olimpiyatları’nda özellikle atletizm branşında topladığı madalyalar ortadadır. Bedensel engelli olup da basketbol oynayan, maraton yarışlarına katılan, masa tenisi oynayan sporcular ve onların yaşamları incelendiğinde, biz sağlam geçinenlerin utanması ve üzülmesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, engelli gruplarında hep birlikte yaşayan, onların yakınlarına ve ailelerine de önemli bir görev düşmektedir. Bu tip aile fertlerini evlerde, odalarda saklamak ve utanmak yerine, onları toplum içine çıkarıp, elde ettikleri başarılardan toplumun sağlam gözüken diğer kesimini de yararlandırmaları gerekmektedir.