| Posta

OSMANLI’DA VAKIFLAR

Yavuz Kocaömer posta

Arapça asıllı bir kelime olan vakf ‘’ durdurmak, alıkoymak ‘’ anlamlarına gelmektedir. Kelime olarak vakıf , bir kimsenin Allah’a yakın olmak gayesiyle menkul , gayrimenkul veya mülkünü , dini ve sosyal bir gaye için tahsis etmesidir. Vakfi ise ; vakfedilen şeylerin vasıfları ve vakfedilme şartlarını ihtiva eden kadı ve kadı tarafından tasdik edilen bir bilgedir. Başka bir ifade ile , vakıf tasarrufunun senedi ve mülkiyeti vakıf hükmü şahsiyetlerinin nizamnamesidir. (Osmanlı belgelerinin dili / Mübahhat S. Kütükoğlu ) Hür , aklı başında ve ergin olmak , herhangi bir borç yüzünden malını kullanmaktan alıkonulmamış bulunmak şartıyla herkes vakıf tesis etme hakkına sahipti. Bunun gibi vakfedilen şeyde de gelirin devamlı olması, vakfın tam mülkiyet altında bulunması gibi bazı şartlar aranırdı. Bütün şartların mevcut olması halinde vakfi denilen vakıf sahibi , vakfettiği şeylerin bir dökümünü ve ne gibi şartlara sahip olacağını bütün detayları ile kaydettirdiği bir vakfiye ya da vakıfname tanzim ettirirdi.

Bugünkü durum !

Bugün geldiğimiz durumda ülkemizde vakıflar , bir anlamda dernek gibi çalışmaya başlamışlardır. Vakfın kuruluşunda belli bir sermayeyi ortaya koyan kişiler , daha sonra bu sermayenin elde ettiği gelirlerle vakfın yürütülemeyeceğini görünce , çeşitli etkinlikler yoluyla elde ettikleri gelirleri kullanmaya başlamışlardır. Ve kanaatimize göre bugün ülkemizdeki vakıflar kuruluşta vakfedilen sermayenin gelirinin eksikliği dolayısıyla yeni kaynak arayışına yönelmektedirler. Ve böylece Osmanlı dönemindeki vakıf anlayışından uzaklaşılmakta , ancak düzgün çalışmaları halinde topluma olan yararlarının devam etmesiyle önemli bir rol oynamaktadırlar.

Vakıf duası

Osmanlı devrinde kurulan vakıflarda başlangıçta mutlaka bir Vakıf duası olurdu. Bunlardan bir tanesinin örneğini aşağıda veriyoruz.‘’ Her kimse ki ; vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerin arttırılmasına itina gösterirse , bağışlayıcı olan Allah-ü Teala’nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup mükafatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin. ‘’

( Kanuni –Sultan Süleyman Vakfiyesinden ) 950 H / 1543 M

Vakıf bedduası

Osmanlı devrinde vakıf kuran insanlarımız haramdan korkan, Allah yolunda Allah’a yakın olmak amacıyla malını veya mülkünü bir dini ve sosyal olay için vakfeden kimselerdi. Kendileri öldükten sonrada vakıflarının devam etmesi için muhakkak vakıfnamenin sonuna kendi görüşlerine göre bir de beddua yazarlardı. Bu beddua örneklerinden bir tanesini de aşağıda bilgilerinize sunuyoruz. ‘’ Allah’a ve Ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan, Hazreti Peygamberi tasdik eden , sultan, emir, bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek , başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş , günaha girmiş ve itaatsizlikleri irtikap etmiş olur. Böylece günahkarlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün , Allah onların hesabını görsün. Malik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun. Zira Allah’ın hesabı hızlıdır. Kim bunu işittikten sonra, onu değiştirirse onun günahı, değiştirenler üzerindedir. Kuşkusuz O , iyilik edenlerin ecrini (ahirete ait mükafat , sevap ) zayi etmez… ‘’ ( Sultan II. Beyazid’in 1 Şubat 1495 tarihli Vakfiye’sinden )

Ne bedduası ?

Bugün geldiğimiz durumda , ülkemizde faaliyet gösteren çok sayıdaki vakfın bir bölümü , ne duadan , ne bedduadan anlamaktadır. Onları kuran kişiler için önemli olan , vakıf yoluyla elde edilen gelirleri göstermelik olarak bir kısmını hayır işlerine kullanırken , kalanlarını da ceplerine atmalarıyla eşittir. İçlerinde ne Allah korkusu , ne de bir duanın sonuçlarına inanç vardır. Özellikle engelliler konusunda çalışan birkaç vakıf da maalesef bu durumdadır. Bir süre ortadan kaybolmakta , paraya ihtiyaçları olduğunda da bir tiyatro, futbol maçı veya benzeri etkinlik organize ederek iyi niyetli insanları istismar etmekte , elde edilen paraları cebe attıktan sonra ortalıktan çekilmektedirler. Yalnız vakıflar değil, böyle ahlak , insaf ve vicdan tanımayan engelli derneklerinin de olduğu söylenmekte ve bazı belge ve bilgiler tarafımıza ulaştırılmaktadır. Bu tip dernekler ve onları yönetenler sanki bir şirket patronu gibi bir taraftan engelli insanlarımızı kullanarak istismar etmekte, topladıkları paralarla aldıkları lüks arabalarla , çocuklarını özel okullarda okutmakla , nereden geldiği belli olmayan paraları harcamakla kendilerini ve çevresindeki insanları zor durumda bırakmaya devam etmektedirler.

Bize yazın

Özellikle engelli insanlarımız , çevrelerinde buşekilde çalışan dernekleri çok iyi bilmektedir. Bunlarla ilgili bilgileri ve belgeleri bize gönderirseniz , gerekli yasal işlemlerin yapılması konusunda sizlere yol göstermeye çalışırız. Ancak bu şekilde engellileri istismar eden , onların sırtından para kazanan insanlar yavaş yavaş ortadan kalkacaktır. Böylece toplumumuzdaki engelli insanlarımıza dilenci gözüyle bakanların sayısı da azalacaktır.

Çevremizde tanıdığımız bir çok engelli insanımızın , engelsiz geçinenlerden, sosyal , iş ve