SAYIN SİNAN ERDEM…

Yavuz Kocaömer Fanatik

Yanlış hatırlamıyorsam, 25 Mart Pazar akşamı TV 8’de yapılan bir canlı yayında, “2008 Olimpiyatlarını alır almaz olimpik merkezler kurup, elit sporcu yetiştirilmesine baslayacağız ve lütfen insanlarımız bize yardımcı olsunlar, şunu böyle yapın, bunu böyle yapmayın desinler” dediniz.

HERHALDE ŞAKA YAPTINIZ!

Çünkü, bu satırların yazarı, gerek sözlü olarak, gerekse bu sütunlarda ve muhtelif televizyon kanallarında, bir kentte olimpiyat yapmanın en önemli şartlarından, daha doğrusu vazgeçilmez şartlarından bir tanesinin, bir Paralympics yapılması gerektiğini defalarca yazdı ve söyledi. Ve size yol da gösterdi. Muhakkak bir Paralympics Komitesi kurmanız gerektiğini, geç kalınmış olsa da, Engelliler Spor Federasyonları ile ilişkiye geçip, bir program çerçevesinde, düzenli bir şekilde bu çalışmaların başlaması gerektiğini de dile getirdi.

Oysa siz ve yönetim kurulu arkadaşlarınız, Sydney Paralympicslere ülkemizin katılamayacağı duyurulduğunda bile en ufak bir reaksiyon göstermediniz. Olimpiyatlara aday bir ülkenin Paralympicslere katılmama gibi büyük bir ayıbı işlemesine seyirci kaldınız. Yalnız siz mi? Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü de bu yanlışa ortak oldu. Sonra biz devreye girdik, hiç kimseyi tanımamamıza rağmen Sydney’le yaptığımız direkt telefon konuşmalarıyla, bir sporcuyla da olsa ülkemizin temsilini sağladık. YALAN MI?

O tarihlerde, Genel Sekreterimizle yaptığımız görüşmelerde, “Biz başvurduk ama yapacak bir şey yok, geç kalmışız” cevabını almaktan başka bir etkinliğinizi göremedik. Aynı genel sekreteriniz, Mart aynda hazırlıklarımızı incelemeye gelen Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyelerinden , Paralympics konusunda inceleme yapan Avustralyalı üyenin, “Ülkenizde Milli Paralympics Komitesi var mı” sorusuna “Var” diyerek, gerçek dışı beyanda bulunup, ülkemizi zor durumda bıraktı mı, bırakmadı mı?

Olimpik merkezlere gelince, Almanya’da 1984 yılında ilki kurulan olimpik merkezlerden şu an tam 23 tane var. Biz ise, böyle bir merkez kuruluşunu olimpiyatların bize verilmesi şartına bağlıyoruz neredeyse. Ama öte yandan, hiçbir anlam ifade etmeyecek, elit sporcu yetiştirilmesine ne kadar katkıda bulunacağı tartışmalı bir sistem yaratmaya çalışıp, üniversiteler, spor yüksek okullarından bin tane antrenörü veya spor hocasını bu işle görevlendirmek gibi uygulamada nerede ise hiç şansı olmayan yollara başvuruyorsunuz.

Bu satırların yazarı, 1980’li yılların sonunda, Federal Alman Spor Teşkilatı Başkanının danışmanlığını yaparken, Frankfurt’taki olimpik merkezde de aylarca incelemelerde bulunmuştur.

Arzu ettiğiniz taktirde her türlü bilgiyi de vermeye hazırız. Ama Paralympicsleri ciddiye almayan, konunun önemini hala kavrayamamış yönetiminizle ortak bir çalışma yapmamız da maalesef mümkün değildir. Zira yanlışlarınıza ortak olmak istemiyoruz.

Zamanımız vardır. Türkiye’de son günlerdeki değişime paralel olarak, Milli Olimpiyat Komitemizin yönetim kuruluna da, bu organizasyonu daha ciddi bir şekilde yapabilecek yeni insanların gelmesini beklemeye kararlıyız.

Saygılarımızla…