| Milliyet

TENİS VE OLİMPİYATLAR

1988 yılına kadar olimpiyat sporlarından bir tanesinin de tenis olacağı hiç kimsenin aklına gelmezdi. Gerçi olimpiyatlara alındıktan sonra da dalgalanmalar durulmadı. Bir çokları için tenis, profesyonel tenisçilerin turnuva programlarında rahatsız edici bir fazlalık olarak gözüküyordu. Ancak Atina da tenis müsabakalarında yaşadığımız duygusallıklar, seyircinin ilgisi, oynanan maçlar, grand slam turnuvaları dahil bu kadar duygulu anları teniste herhalde yaşatmamıştır.

Tenisi çok iyi bildiklerini düşünenlerden bazıları İsviçreli Federerin Us Opena katılmak için 2`nci turda elendiğini söylerken, aynı sporcunun Mayıs ayında Fransa Açık Turnuvası`nda 3`ncü turda elendiğini unutuyorlardı. Başlangıçta profesyonel tenisçiler 4 grand slam turnuvasının olimpiyatlardan daha önemli olduğunu söylüyorlardı. Çünkü böyle bir grand slam turnuvasında başarı kazanmak, onların kazançları bakımından muhakkak ki daha önemliydi.

Ancak yeni nesille Atina`da bunun tamamıyla tersine döndüğünü söylememiz mümkün. 1996 Atlanta Olimpiyatları`nın altın madalyalı tenisçisi Andre Agassi ve Avustralyalı Lleyton Hewitt dışında bütün erkek tenisçiler oradaydı. Bayanlar yarı finalinde dünya sıralamasının ilk 3 tenisçisi orada, dünyanın 4 numaralı tenisçisi ise sakatlık dolayısıyla katılamamıştı.

Şili, tek ve çift erkeklerde kazandığı 2 altın madalya ile ülkesinin tarihindeki ilk olimpiyat altın madalyalarına ulaştı. Çinli bayan tenisçilerin çiftlerde aldığı altın madalya ise bir süredir uluslararası alanda Çinlilerin teniste ne kadar ileri gittiğinin bir başka göstergesi idi. Tek bayanlarda altın madalyayı kazanan Justine Henin Hardenne madalyasını boynuna taktığında hayatında hiç böyle bir duygu yaşamadığını dile getiriyordu.

Turnuva sonunda niçin hiçbir tenisçinin kapanış gününde bulunmadığını da kimsenin eleştirmeye hakkı olmamalıdır. Zira ertesi gün New York` a Amerikan Açık Tenis Turnuvası başlıyordu.