| Milliyet

TÜRKİYE’NİN GİZLİ SİLAHI

Bu başlık Uluslar arası Atletizm Federasyonu’nun internetteki web sitesinde Süreyya Ayhan için kullanıldı. Ülkemizin o gizli silahını, Avrupa Şampiyonu olduğu 1500 metre yarışında izleyen ender şanslı insanlardan bir tanesiydim. Yarıştan sonra sırtına aldığı Türk bağyarağı ile şeref turu atarken, bulunduğum tribünün önünden geçerken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bulunduğum bölümde, yarışın hemen öncesinde , Atletizm Federasyonu’nun genel sekreteri tarafından Alman izleyicilere dağıtılan 30-40 tane küçük Türk bayrağı havalardaydı. Deniz Gökçe, TRT televizyonlarının yanında gözyaşı dökerken, ben de bulunduğum yerde onlara eşlik ediyordum.

“Bir yıldır yarışmıyor. Zaten Szabo da 40 yaşına geldi vs” diye ahkam kesenler, gerçekte 27 yaşındaki Szabo ’nun da bir yıldan beri yarışmadığını bilmiyorlardı. Bilmedikleri bir başka şey ise, yıllardır sporun içinde olmalarına rağmen, bir sporcunun psikolojisi, hissettikleri ve iç dünyası idi.

Süreyya, Avrupa Şampiyonu olduğu zaman, yaptıkları programlarda, “Biz zaten öyle dememiştik, şöyle demiştik. Şunları şunları da söylemiştik” diye günah çıkartanlar, bildiklerini zannettikleri futbol konusunda eleştirileri yapmaya devam etseler belki de daha yararlı olacaktır.

Avrupa Atletizm Şampiyonası’nın başka özelliği de, artık ırkların birbirine karışmış olmasıydı. 4×400 Alman bayrak takımı şampiyon olurken, bir numaradaki koşucu F.Epko su katılmamış bir zenciydi.

800 metrede altın madalyaya ulaşan Danimarkalı Wilson Kipketer ise, simsiyah rengi ile sarışın Danimarkalılar’ın arasında parıldıyordu. Finlandiyalı, İsveçli siyah atletlerin ne zaman, hangi İsveçli veya Finlandiyalı ana-baba tarafından dünyaya getirildiği de anlaşılamadı. 5000 metre koşucumuz Elvan da bu kategoriye girenler arasındaydı.

Son iki günde yağan yağmura rağmen Olimpiyat Stadı’nda 60 bine yakın seyirci vardı. Altı gün süren yarışmayı, ilk günlerde elemelerin olduğunu da hesaba katarsanız, toplam 304.000 kişinin seyretmesi ise ayrı bir rekordu. Yarışmalar bittikten sonra 55-60 bin kişi ile birlikte stadı terk ederken, , bu kadar seyircinin 15 dakika içinde nasıl boşaldığını, yollarda en ufak bir trafik tıkanıklığına rastlamadığımızı görünce, Olimpiyat Stadımızı ve her biri sütten çıkmış kaşık misali birbirlerini suçlayan Olimpiyat Komitesi Başkanı Sinan Erdem, İstanbul Anakent Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ve işi belediye başkanı ile hemşehriliğe dayandırarak kendini savunmaya kalkan ama ne demek istediğini anlayamadığımız Fikret Ünlü aklımıza geldi. Ayrıca, Süreyya’yı 190 kilometre yol yapmayı göze alarak ve çığlık çığlığa izleyen Spor Bakanı’nın elde edilen şampiyonluktaki katkısı gözlerimizi yaşarttı!