| Posta

ÜLKEMİZDE BİR KENT

Yavuz Kocaömer Posta

Aşağıda okuyacaklarınız tamamı ile gerçek. Sözüne çok güvendiğimiz bir dostumuz anlattı. Belgelerini de verdi…

Bu kentten bir avuç gönüllü çıkar günün birinde. Düşünürler, Türkiye’de hiç Bedensel Engelli Karma Eğitim Kurumu olmadığı akıllarına gelir.

Birisi, “İlkögretim Kurumu olmasın, Ortaöğretim Kurumu kuralım” der. Diğeri şaşırır, “İyi de” der, “Ortaöğretim Kurumu’na kadar gelecek engelli çocukları nasıl yetiştireceğiz? O zaman bu okula engelli ögrenci nereden bulacağız?”

Bu arada, bir yabancı ülkeye gidip, oradaki Kültür Bakanlığı ile görüşürler. Kendilerinden destek sözü alırlar. O ülkenin Kültür Bakanlığı, “Siz ilköğretim kurumunda yabancı dil eğitimi vermek istiyorsanız, eğitmenler de bizden” der. Bir adım daha ileri giderler., projelendirme safhasında yardım vaat ederler. “Bizde böyle okullar çok var, gelin inceleyin, biz de elimizden gelen katkıda bulunalım” derler.

Bu grubu oluşturan insanlar sevinç içinde bulundukları kentte bir arsa aramaya başlarlar ve sonunda bulurlar. Bu konularda son kararı verecek olan ilin valisi ile görüşüp kendilerinden destek sözü alırlar. Ve sonra bazı öğretim üyelerine rica ederek, o bulunan arsa üzerine uygun bir avam proje hazırlanır.

Bu arada, valilikle temas edilir ve denir ki, “Biz buraya toplam 14 bin metrekare kapalı sahası olan bir Karma İlköğretim Kurumu yaptıracağız. Bunun da bedeli yaklaşık 10 trilyon Türk lirasıdır. Bu kaynakları da yurt içinden ve yurt dışından bulacağımıza inanıyoruz. Sizden isteğimiz, okulu bitirip Milli Eğitim Bakanlığı’na devredelim, burada engelliler için yapılacak olan kapalı yüzme havuzu ve spor salonunu öncelikle okula olmak üzere tüm engelli kurumlarımıza açalım ve bunun işletmesini de 25 yıllığına vakıf olarak üstlenelim. Ayrıca burada vakfımızın da bir merkezi olsun ve okulun ihtiyaçlarına da destek olalım…”

Hoppala!!!

Valilik önce “Olur” der, sonra protokol hazırlanır, imza aşamasına gelindiğinde bu insanlar bir cevap alırlar: “Siz önce bu okulu yaptırın, her şeyiyle bitirip bize teslim edin, sonra bir ek protokol yapalım.”

Böylece hevesler bir anda kırılır, üzüntüler yaşanır ve o ilin Milli Eğitim Müdürü’ne gidilir. Kendisi ile görüşülür. Bu okulun Türkiye’de ilk ve tek örnek okul olacağı, bunun için yurt dışından yardım getirileceği anlatılir. Kendileri de, o ilin valisinin söylediğini tekrar ederler; “Siz başlayın, bitirin, sonra bir ek protokol yapalım.”

O zaman bu insanlar, İl Milli Eğitim Müdürü’ne su soruyu sorarlar: “3-4 yil sonra hangimizin burada olacağının garantisi var? Sayın vali de, siz de, biz de bu dünyada olsak bile belki başka yerlerde oluruz. Oysa biz burayı bir kurum haline getirip sağlam temeller üzerine oturtmak istiyoruz. Sağ olun. Baştan bu kadar zorluk çıkarıldığında, zaten bu koşullar altında böyle bir projenin bitirilmesine bizim ömrümüz yetmez” derler.

Aldıkları cevap çok ilginçtir. Sayın İl Eğitim Müdürü, “Sayın Valimizi bir öğle yemeğine davet edin. Orada kendisini ikna edin” der.

Şu işe bakın, bir avuç insan bir araya gelecek, 10 trilyonluk parayı bu ekonomik ortamda bulmak için çırpınacak, bu inşaatlar bitecek, devlete teslim edilecek ve bunun için de vali bey ikna edilecek. Bu sözleri duyanlar herhalde şaka yapıldığını düşünürler.

Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun böyle insanlar devlet tarafından el üstünde tutulur. Hatta ve hatta, devlet yönetimleri böyle insanları teşvik edebilmek için çeşitli yöntemler kullanırlar. Bizde ise bir çok şeyde olduğu gibi tam tersine. Hem canınızı, malınızı, çevrenizi, dostluklarınızı ortaya koyup ülkeye hiç bugüne kadar yapılmamış eser kazandıracaksınız, hem de bir ilin valisini ikna için yemeğe davet edeceksiniz…

Bu hangi il mi? Bir gün gerekirse onu da söyleriz. Türkiye’nin bu karışık ortamında yeni bir tartışma açıp ortalık karışsın istemiyoruz. Ama herhangi bir görevden ayrılmak, emekli olmak, bu dünyadan da gitmek anlamına gelmez. Dolayısıyla bu projeyi ciddiye almayanlar ve zorluk çıkaranlar yaşadıkları sürece bu vicdan rahatsızlığını içlerinde hissedeceklerdir. Eger vicdanları varsa!