ZENGİNLER OLİMPİYATI

Yavuz Kocaömer Radikal

Paralympics, bugün Sydney de sona eriyor. 12 gün süren oyunlarda üç konu tartışıldı:

1) Görüldü ki, engelli sporcular da, doğal olarak kazanma hırsına kapılıp, yanlış yollara sapabiliyorlar ve engelli olmalarına rağmen, organizmalarına zararlı ilaçlar kullanabiliyorlar. Bu, sporun geleceği bakımından ürkütücü.

2) Bir kısım ülkeler, engelliler sporunu rehabilitasyon olarak görürken, gelişmiş ülkeler bunu bir yarışma ve rekabet sporu olarak görüyorlar. On kişi ile Paralympics e katılan Kamboçya ekibi “Biz ülkemizde engelliler sporunu rehabilitasyon olarak görüyoruz. Onun için böyle sinirli bir kadroyla ülkemizi temsil etmek için buraya geldik” dediler. Galiba doğrusu da bu.

3) Madalya sıralamasına baktığınızda, gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelere göre çok ileride. Bunun nedeni ise açık. Yarışmaya yönelik, rekabete yönelik, performans sporu olarak bakıldığında engelliler sporu çok pahalı bir uğraş. Bugün, bir engelli sporcunun koşması, gülle veya cirit atması veya uzun atlama yapması için gerekli protez, bir taraftan çok yüksek teknoloji ürünü, diğer taraftan da çok pahalı bir gereç. Böyle bir teknolojik protez, 10 bin dolardan aşağı değil. Bu açıdan baktığınızda, bir Kamboçyalının bir Ugandalının hatta bazı Asya ve Avrupa ülkelerinin sporcularının dahi, bu bedeli ödemesi çok zor.

Aynı şey, örneğin maraton tekerlekli sandalyeleri için de geçerli. Böyle bir sandalye, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya gibi ileri endüstri ülkelerinde bugün yaklaşık 6 ile 7 bin dolara satın alınabiliyor. Öte yandan, gelişmekte olan ülkelerin bir engelli sporcusu, bin dolarlık sandalye ile yarışmak zorunda kalıyor. Engelli sporcuların performansı için, madalya alabilmesi için, bu tip yardımcı gereçlerin rolü çok fazla. Bu bakımdan da, Paralympics süresince ortaya yeni bir kavram çıktı: Zenginler Olimpiyatı.

Ülkemizde duruma baktığımızda, böyle bir tartışmayı yapmak için henüz çok erken. Zira, engelliler sporu ülkemizde daha emekleme safhasında. Eğer engelliler sporuna bakış açımız süratle değişirse, en erken 10-15 sene sonra biz de bu tartışmalara katılabiliriz.