Çaresiz olacağıma kollarım olmasın I
Çaresiz olacağıma kollarım olmasın I Posta
Yavuz Kocaömer Posta
Rainer Schmit , Almanya’da dünyaya geldiğinde annesi ile babası büyük bir şok yaşamış. Çünkü Rainer’in iki kolu dirseğinin üzerinden olmadığı gibi , bir bacağı da diz üstünden yokmuş. Annesi, erken doğan Rainer’i hastaneye gidecek zaman bulamadığı için kasabadaki bir ebenin yardımı ile evinde dünyaya getirmiş.
Rainer bugün din eğitimi görmüş ve bir kilisede din adamı olarak görevli. Aynı zamanda Alman Engelli Masa Tenisi Milli Takımı’nın vazgeçilmez elemanı. Son Atina Paralimpikleri’nde takım halinde altın madalya alan kadroda ve teklerde kendi kategorisinde gümüş madalya sahibi.
Yukarıda okuduğunuz başlık , bir süre önce Almanya’da piyasaya çıkan kitabının adı.
Çocuğun kolları yok
Rainer ‘’ Dünyaya gelişimden sonra , kasabamızda kolları olmayan bir çocuğun dünyaya geldiği hemen duyulmuş’’ diyor. O zamanlar henüz ultrosanografi teknolojisi olmadığından engelli olarak dünyaya geleceği de bilinmediği için bu çevresi için büyük bir şok olmuş. Niçin bu şekilde dünyaya geldiği de doktorlar tarafından bugüne kadar açıklanamamış. Rainer bugün 40 yaşında.
Kitabında çocukluğunu anlatırken çok mutlu olduğunu belirtiyor. Bir çok arkadaşıyla beraber büyümüş. Hatta arkadaşlarıyla küçükken futbol bile oynamış. Tabii ki bacağı protez olduğu için en hızlılarından bir değilmiş ama yine de elinden geldiği kadar engelsiz arkadaşlarına ayak uydurmaya çalışmış.
Gelin bundan sonrasını Rainer’in kitabından ve kendi ağzından dinleyelim.
İlkokula başlangıç
Bağlı bulunduğumuz eğitim müdürlüğü , beni daha uzakta olan bedensel engelliler okuluna gönderdiği zaman , ödeyeceği yol paralarından tasarruf etmek için köyümüze çok yakın olan zihinsel engellilerin devam ettiği bir atölyeye gitmemi uygun gördü.
Anne ve babam bu duruma razı olmayınca, beni 50 km. uzaklıktaki bedensel engelliler okuluna her gün araba ile götürüp getirmeye başladılar. Bir süre sonra eğitim müdürlüğü yol masraflarını ödemeyi kabul etti.
Okuldaki ilk günüm korkunçtu. Park yerinden okula doğru giderken hiç görmediğim çocuklar karşıma çıkıyordu. Bir kısmı tekerlekleri olan sandalyelerde oturuyor, başkaları tarafından itiliyor, bir başkasının ise omuzlarından çıkan birkaç parmak gözüküyordu. Bazıları ise zıplayarak koltuk değnekleri ile gidiyorlardı. Hayatımda ilk defa kendim dışında engelli insanları görüyordum. Ağlamaya başladım. Benim köydeki arkadaşlarım bunlar gibi değildi. Hayır; ben bu okula gitmek istemiyordum ! Bu kültür şokunu yenmem birkaç gün sürdü. Ancak geçen zaman içinde mahalledeki arkadaşlarımla görüşememeye başlamıştım. Çünkü okuldan geldiğimde herkes evine çekiliyordu.
Köln’deki ortaokula devam etmeye başladım. Daha sonra niçin normal çocukların da gittiği liseye gidemeyeceğimi düşünmeye başladım. Bunun sonucu okul müdürüne çıkarak normal liseye gitmek istediğimi söyledim. Müdür gözlerimin içine bakarak ‘’ Bizim okulumuza gelirsen ne değişiklikler yapmamız lazım? Merdivenleri çıkabilir misin ? Özel bir tuvalete ihtiyacın var mı ? ‘’ dedi. ‘’Hayır . Hiçbir şeye ihtiyacım yok. Sadece yazı yazarken diğer öğrencilerden biraz daha yavaş yazacağımı düşünüyorum ‘’ dedim. Müdür Bey ‘’ Eh… Bu konuyu da biz hallederiz. Sınavlarda daha uzun zamana ihtiyacınız olduğu konusunda bir dilekçe verirsiniz ‘’ diye cevap verdi.
Masa tenisçisi olmam
1977 yılında , 12 yaşında iken ailemle birlikte Avusturya’ya tatile gittik. Oradaki bir masa tenisi masasında erkek kardeşim ve diğerleri oynuyorlardı. Ben de denemeye başladım. Önce iki kolumun arasına sıkıştırdığım raketle oynamaya başladım. Fakat birkaç kere topa vurduktan sonra kuvvetim kalmıyordu. Yani kollarım çok kısa idi. Bu sırada imdadıma kaldığımız pansiyonun sahibi yetişti. Koluma bir raketi köpük tabir edilen plastik madde ile ve iple bağladı. Raket biraz sallanıyordu ama toplara daha iyi vurabiliyordum. Bir iki gün içinde çok daha iyi oynamaya başladım. Tatilden geri dönünce hemen kasabamızdaki masa tenisi kulübüne başvurarak oynamak istediğimi söyledim. Oradaki arkadaşlarımın desteği ile civardaki bir araba fabrikasından aldığımız parçalarla koluma raketi daha iyi bağlamaya başladık. Böylece haftada 2 3 defa antrenman yapmaya başladım.
15 yaşına geldiğimde beni dikkatle izleyen bir oyuncu ‘’ Sen çok iyi masa tenisi oynuyorsun. Engelliler sporunda aktif olarak yarışmak istemez misin ? ‘’ diye sordu. Engelliler sporu ! Hayatımda hiç böyle şey duymamıştım. O adam bana engelli turnuvalarına göre sınıflandırmalar yapıldığını ve böylece benim de turnuvalara katılabileceğimi söyledi. O günden sonra masa tenisi benim her şeyim oldu.
Avrupa Şampiyonası
1983 ‘te ilk defa Insbruck ‘da yapılan Avrupa Şampiyonası’na katıldım. Tek bir maç bile kazanamadım. Daha sonra 1986 senesinde Fransa’nın Dion şehrinde Dünya Şampiyonu oldum. 1992 ‘de Barcelona Paralimpikleri’ne katıldım. Ama 4 hafta evvel kız arkadaşımla ayrıldığımdan moralman çok kötü durumdaydım. Antrenörüm durumu fark edip beni motive etmeye başladı. Ve takım halinde gümüş madalya sahibi olduk.
Tekler müsabakaları başladığında ben de kendime gelmeye başlamıştım. 12 bin seyirci önünde oynadığım finali unutmam mümkün değildi. 20 – 19 önde iken attığım servisle maçı kazandım. Maç sırasında engelli olduğumu düşünmüş müydüm? Hiç zannetmiyorum. Sadece masa tenisi oynadım, masa tenisi düşündüm. Başka hiçbir şey aklıma gelmedi. Masanın önüne geldiğimde kendimi engelli olarak değil bir atlet olarak görüyordum.
( Bu konuya gelecek hafta da devam edeceğiz )
DUYURU
JANDARMA TESYEV İstanbul bilgisayar kursu için kayıtlar devam ediyor. Katılmak isteyen engelli vatandaşlarımız TESYEV’in ( 0212) 274 10 32 – 274 11 71 no’lu telefonlarına başvurabilirler.
GÜZEL SÖZ
Zalimin mutluluğu bulması imkansızdır
J.C. Schiller