GÜN
SAAT
DAKİKA
SANİYE
| Posta

Deruhte-i mesuliyete muhabbet olmak

Deruhte-i mesuliyete muhabbet olmak Posta

Yavuz Kocaömer Posta

Bir süre önce Ordu Genel Komutanlığı yapmış, emekli bir paşamızla sohbet ediyorduk. Kendisinin orduya henüz girdiği senelerde bir subayla ilgili liyakat, yani değerlendirme formunda şöyle bir cümle gördüğünü nakletti: “Deruhte-i mesuliyete muhabbet olmak.”Önce, özellikle genç okurlarımız için bu sözleri Türkçeleştirelim.

Deruhte etmek : Üzerine almak , üstlenmek

Mesuliyet : Sorumluluk

Muhabbet : Sevgi anlamına geliyor . Bugünkü Türkçe’ye çevirmeye çalışırsak, bu cümle “Sorumluluk almayı sevmek, sorumluluk almayı kabul etmek” anlamına geliyor.

Kişisel sorumlulukBugünkü dünya koşullarında , özellikle ülkemizde, maalesef bir çoğumuzun sorumluluk duygusu körelmiş. Şöyle bir bakın çevrenize, belki bu satırları okuyan sizler de dahil olmak üzere, yaşadığımız dünyaya, topluma karşı bir çok sorumluluğumuzu yerine getirmiyoruz. Yani, deruhte -i mesuliyete muhabbetimiz yok.

Toplumsal sorumlulukİnsanlarımızın çoğu sorumluluk almaktan kaçıyor. Fikir üreten yok, eleştiren çok. Ama iş uygulamaya gelince, ara ki bulasın. Çünkü sorumluluk alacak insanlarımız az. Toplumda sorumluluk alan insanlara da hep şüphe ile bakılıyor. “Ne avantası var bu işten acaba, niçin böyle bir toplumsal konuda çalışıyor?” diye düşünülüyor. Bunda da çok haksız değiliz. Son yıllarda ülkemizde yaşadığımız hortumlamalar ve devleti dolandırmalar bir yana, çalıştığı, maaş aldığı şirketleri, devlet kurumlarındaki görevlerini kötüye kullanan insanlarımızın sayısı da artmadı mı ? Bu bakımdan ülkemizdeki birbirimize güven sorununun yanında bir de sorumsuzluk sorunu ortaya çıkıyor. O kadar çok örnek var ki ! Bir süre önce Diyarbakır’da esnaf tarafından huzursuzluk çıkarıyor diye dövülen Diyarbakırlı Yaşar’ı çevredeki insanlar sadece izledi. Çünkü onlar sorumluluk duygularını tamamen yitirmiş insanlardı. Bu sadece bir örnek. Siz bunu on binlerle, yüzbinlerle çarpabilirsiniz.

Bana dokunmayan yılan…Bir trafik kazası oluyor, yolda kapkaççı bir vatandaşı yerlerde sürüklüyor, çevrenize bakıyorsunuz müdahale eden, yardıma koşan yok . Çünkü sorumluluk duygumuz yok olmuş. Çünkü yardım eden insanların başı daha önce derde girmiş. Bu yüzden bir çok insan “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyor. Sonra bir gün sabırlar taşıyor, alınmayan sorumlulukların sahibi biz değilmişiz gibi yanlışlıklar karşısında eleştiri hakkımızı kullanmak yerine küfretmeye başlıyoruz.

Tek kurumBugün ülkemizde, yalnız Türkiye’nin çıkarlarının korunması söz konusu olduğunda değil , sosyal olaylarda da sorumluluk altına giren tek kurum ordumuzdur. Onun dışında muhakkak sorumluluk olan özel kurumlar, sivil toplum örgütleri vardır. Ancak onların da bu duyarlılığı birçok halde belli noktalarda çözülüp gitmektedir. Kişiler olarak sorumluluğumuzu bilip, kendi kendimizi kontrol etmeye başladığımız anda, toplumumuzda çok daha ileri seviyelere gidecektir. Bunun da yolu eğitimden geçmektedir. Bu zaman alacak bir olgudur. Eğitimli insanlar , sorumluluklarını her zaman bilen insanlardır. “Bana ne” deyip geçmeyen insanlardır. Toplumda birlikte yaşamanın gerektirdiği sorumluluğu yüklenebilen insanlardır. İleri toplumlarda , çöpçüsünden, cumhurbaşkanına kadar sorumluluk duygusu fazlasıyla gelişmiştir. Bu bakımdan, gerek engelli, gerekse engelsiz insanlarımız, eğitim seviyesi yükseldikçe daha rahat yaşama koşullarına kendiliğinden kavuşacaktır.