DÜNYADAKİ CEHENNEM
12 yıldır engelliler sporu konusunda bu ülkede dert anlatmaya çalışıyorum. Engelliler sporunun ‘Dandik’ olmadığını, sosyal sorumluluktan öte performans sporu olduğunu, engelli ve engelsiz sporcular arasında bir fark olmadığını dilimin döndüğü kadar söylüyorum. Ama öğrenmek için çaba gösterenlerin sayısı o kadar az ki…
– ‘Sakatın da sporu mu olur?’ diyen Spor Yöneticileri gördüm.
– Olimpiyatlara devletin parası ile koşturarak giderken, Paralimpik Oyunları’na mazeret göstererek gelmeyen sözde spor adamları ile karşılaştım.
– Sporu, sadece futbol zanneden ama engelliler sporu konusunda ahkam kesen kıymeti kendinden menkul spor yazarları ile tanıştım.
– Gazilerimize, ampute futbol oynarken, ‘Bunlar yarı ölü, sağ değil bunlar’ diyen mahalle kabadayısı kılıklı spor yorumcularına tanık oldum.
– Çıkarılan yanlış yasa maddesini eleştirdiğimde, ‘Canım zamanı gelince isteyen mahkemeye başvurur hakkını alır’ diyen kendini hukukçu zanneden hukuk müşavirlerine muhatap oldum.
– Batı ülkelerinde engelli sporcular el üstünde tutulurken, biz de onları itip kakalayan spor adamı geçinen insanların varlığını üzülerek izledim.
– ‘Sistem ne imiş, önemli olan kişilerdir’ diyen, yalnız spor değil hayat fakiri olan Gençlik ve Spor İl Müdürleri’ni, bir de bu sözlerini Spor Şurası’nda yüzlerce kişi önünde utanmadan dile getirirken yaşadım. Ama bütün bunlara rağmen son 10 yılda engelliler sporunun ülkemizde çok hızlı gelişmesine tanık olmanın mutluluğu içindeyim. Ve bu kadar spor cahili ile karşılaşınca aklıma Ömer Hayyam’ın şu dizeleri geldi.
Kendini bilene canımı versem az gelir,
Ona tapsam, ayağına yüz sürsem yeridir.
Cehennem nedir, bilmek ister misin?
Dünyada cahille sohbet, cehennemin ta kendisidir.
İste sevgili okurlarım, yıllardır bu ülkede çoğu zaman engelli sporu konusunda ben de cehennemde yaşadım.
Not: Yukarıda okuduğunuz bu yazı 13 Haziran 2009 tarihinde bu sütunlarda yayınlanmıştır. Aradan geçen 7 senede çok fazla bir şeyin değiştiğini düşünmüyorum.