ELEŞTİRİ, HOŞGÖRÜ
Yavuz Kocaömer Posta
Bu sütunlarımızda engelli insanlarımızla ilgili konularda gerek gördükçe politikacılarımızı, kamu kuruluşu temsilcilerini, özel sektörümüzü eliştiriyoruz. Bunların tamamı iyi niyetli eleştiriler. İçinden alınması gereken bazı dersler olduğunu düşünüyoruz. Ancak, ülkemizde eleştiriye dayanıklılığı az olan insanlarımızın sayısı hiç de az değil. İşte size olumlu ve olumsuz birkaç örnek.
Fikret Ünlü
Spordan Sorumlu Eski Devlet Bakanı Fikret Ünlü’yü engellilerle ve Türk sporuyla ilgili konularda verdiği tepkiler yüzünden sıkça eleştirdik. Bu eleştirilerde hiçbir kötü niyetimiz yoktu. Ancak eski Devlet Bakanı Fikret Ünlü, bu sözlerimizi dikkate alacağına, kendi yaptığı her şeyin doğru olduğuna inanarak, eleştirilere karşı yapabileceklerini araştırmak yerine neredeyse düşmanca bir tavır içine girdi.
Fikret Ünlü, Sayın Aziz Yıldırım’la birlikte Milliyet’te ‘Yılın Sporcusu’ anketinde ‘Yılın Spor Adamı’ seçildiğimiz zaman geldiği törende, “Bu adamı niye seçtiniz” dedi. Yazı yazdığım gazetelere, “Bu adama niye yazı yazdırıyorsunuz” sorusunu sordu. Bununla da yetinmedi, Super Sport kanalında ‘Çesur Yürek’ programını yaptığımızı duyduktan sonra kanal yöneticilerine “Bizim Yavuz Bey’le aramız iyi değil, niçin burada ona program yaptırıyorsunuz” şeklinde konuştu.
Bu da yetmedi, kendisi telefonlarımıza çıkmadı, davet ettiğimiz hiçbir etkinliğe gelmedi. Milli Paralimpik Komitesi’nin fikir babası ve kurucusu olmamıza rağmen, kendisi o tarihlerde Spor Bakanı olduğu için kurucu üyeler arasında yer aldığından, ilk genel kuruldan önce kendi emrindeki Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yetkililerini arayarak, “Yavuz Bey’i başkan seçtirmeyin” dedi. Bununla da yetinmedi, diğer bazı kurucu üyeleri arayarak onlara da aynı telkinde bulundu ve en sonunda “Yavuz Kocaömer yalan ve yanlış haber yazıyor” diye hazırladığı ve hiçbir basın yayın kuruluşunun yayınlamaya değer bulmadığı bir basın bildirisini Engelliler Spor Federasyonları başkanlarına imzalatmaya kalktı.
Yukarıda saydığımız hiçbir davranışı da muhatapları tarafından kabul görmedi. Ama kendisi hala anlamadı ve zor durumda kaldı.
Hasan Gemici
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan Sorumlu Eski Devlet Bakanı Hasan Gemici de eleştiriye tahammülü olmayanlardan. 6 Ekim 2000’de TESYEV’in akşam yemeğinde yaptığımız konuşma sırasında “Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın engelliler sporu konusundaki ilgisizliğinin devam ettiğini üzülerek görmekteyiz” cümlesini sarf ettik. Hasan Gemici bu sözlerin hemen ardından yaptığı konuşmada, “Yavuz Bey’in kabine arkadaşımı burada eleştirmesini kınıyorum” demek talihsizliğini gösterdi. “Sosyal demokratım” diyen bir Bakan’ın bu sözleri salonda bulunan 700 kişinin büyük çoğunluğu tarafından garip karşılandı ve ondan sonra da Bakan Gemici salonu terk etti.
Oysa aynı Hasan Gemici o olaydan yaklaşık 5-6 ay önce Türkiye Ortopedik Özürlüler Federasyonu başkanlar toplantısında yaptığım konuşmada, “Engellilerden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Şuayip Üşenmez’in bu toplantıya katılmamasını doğru bulmuyorum” sözünü oturduğu ilk sıradan dinledi. Konuşmam bitiminde beni alkışladı ve yerime otururken tebrik etti. Şuayip Üşenmez de Hasan Gemici’nin kabine arkadaşı değil miydi?
Cem Kozlu
Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Cem Kozlu’yu da bu sütunlardan eleştirdik. Bunun üzerine gönderdiği mektupta bize teşekkür etti. Ama İstanbul – Ankara hattında business class uygulaması konusunda bir ses çıkmadı. Defalarca yazdık, ne bize küstü, ne kızdı ne de bir başka yönetim kurulu başkanının yapacağı gibi, “Yavuz Kocaömer’i bir daha Türk Hava Yolları’nın uçaklarına bindirmeyin (!) ’ gibi bir davranış içine de girmedi. Sonunda haklılığımızı kabul ederek “business class” uyugulamasını başlatacağını bildirdi.
İşte, ülkemizde görmek istediğimiz, eleştiriye değer veren, konuyu kişiselleştirmeyen, çalıştığı kuruma faydalı olmak için çırpınan bir yönetim kurulu başkanı portresi (Bu arada Sayın Cem Kozlu’yu şahsen tanımadığımı belirtmek isterim).
Erol Çakır
İstanbul Valisi Erol Çakır’ı da bu sütunlarda yeri geldiğinde eleştirdik. O ise diğer örneklerin aksine hiç cevap vermedi. Belki de valimizin basın danışmanı bizim köşemizi okumuyordu. Bu da yine valiliğin bir eksikliği demekti.
Mustafa Çelik Paşa
Yaklaşık bir yıl kadar önce bir okuyucumuz “Çengelli Pano”ya gönderdiği mektupta Türkiye’de doğru dürüst bir rehabilitasyon merkezi olmadığını yazıyordu. Yazının çıktığı Pazartesi sabahı 09.30’da Ankara’daki TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı’ndan bir emir subayı arayarak, bu okuyucunun adresini istedi. Mustafa Çelik Paşa’nın, bu eleştirinin doğru olmadığını, GATA’ya bağlı rehabilitasyon merkezinin yalnız ülkemizde değil dünyada da sayılı rehabilitasyon merkezlerinden bir tanesi olduğunu bu okuyucuya anlatmak istediğini söyledi.
İşte eleştiriye verilen medeni cevap, işte bir insanın dahi yanlış düşünmesini engellemek için gösterilen çaba.
Özürlüler İdaresi
Özürlüler İdaresi konusunda dönem dönem eleştirilerimiz oldu. Yapılan yanlışlardan bahsettik. Geciken işleri kamuoyuna duyurduk. Ama Özürlüler İdaresi de İstanbul Valiliği gibi suskunları oynadı. Oysa bu idarenin köşemizi yakından takip ettiği, yazılı bir sorumuz üzerine verdiği cevaptan da biliniyordu. Umarız önümüzdeki dönemde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Özürlüler İdaresi’nin bağlanacağı bakanlığımız da “Vatandaşıma bir koltuk değneği bile veremiyorum” diye üzülmek yerine, “Özürlüler İdaresi’nin başına iş bilen insanları nasıl getiririm? Bu kurumun gerçekten engelli insanlara faydalı olabileceği konusunda çalışmalar yapabilirim” diye düşünür.
Tekrarda yarar var
Bazıları benim için hala şu soruyu soruyorlar; “Bu adam kaç para alıyor” diye. Ben bu işten para almıyorum. Bu bir yaşam biçimi ama anlayana. Bu bir insanlık hizmeti. Bu çabalar, Türkiye’mizde ufak da olsa bazı şeylerin değişmesine katkıda bulunmak için. Bu köşe, Milliyet’teki sütunum, Fanatik’teki köşem, başta Aydın Doğan olmak üzere, Rifat Ababay, Mehmet Y.Yılmaz, Necil Ülgen, Hakan Can gibi ‘adam gibi adamların’ desteği ve hoşgörüsü ile yazılıyor. Ben ise sadece bir elçiyim.