ENGELLEYENLERİN TOPLUMU
Yavuz Kocaömer Posta
Bu başlık bana ait değil. Almanya’da, Yardıma Muhtaç Çocuklar hareketinin engelli sivil toplum örgütleriyle birlikte başlattıkları bir hareketin anlatıldığı kitapçığın adı.
1994 senesinde Alman Anayasası’nın 3. maddesine bir ilave yapıldı: “Hiç kimse engelinden dolayı mağdur edilemez.”
Bundan sonra yukarıda bahsettiğimiz kuruluşlar, “Anayasa Hareketi” başlığı altında bir kampanya başlattılar. Bu kampanya devamlı büyüdü ve yaptıkları baskı sonucunda nihayet engellilerin de eşit olduklarına dair yasaların hazırlanıp meclise sunulmasına neden oldu.
Kampanyaya başlayan kuruluşlar, anayasaya bu ilavenin yapılmasını kafi görmediler. Her şeyin otomatik olarak düzeleceğini düşünmedikleri için harekete geçtiler. Zira, bahsedilen 3. madde mağduriyeti ortadan kaldırıyor fakat engelli ve engelsiz insanların eşitliginden söz etmiyordu.
Oysa, Avrupa’nın diger ülkelerinde, örneğin Avusturya’da böyle bir eşitlik prensibi anayasaya girmişti. Hatta Norveç hükümeti bir adım daha ileri gidiyor ve engelliyi söyle tarif ediyor: “Engel, bir toplumun talep ettiği fonksiyonlar ile o bireyin yetenekleri arasındaki farktır.”
Bu tarif şu anda Avrupa’da insan haklarına en yakın ve en mükemmel tarif olarak nitelendiriliyor.
İnsan Haysiyeti Tartışılmaz
Yukarıdaki başlıkta, binlerce hazırlanan pankart, kamuoyunun dikkatlerini bir anda engellilere çekti. Bu pankartlarla birlikte Almanya’da engelli insanların karşılaştıkları zorluklar muhtelif yollarla insanlarin dikkatine sunuldu.
Köln’den Hannover’e trenle giden bir tekerlekli sandalyeli kadın, engelliler tuvaleti olan vagonun takılmadığını kontrolöre söyledi. Aldığı cevap, “Ne yapalım bugün böyle oldu.”
Hannover’e kadar zor dayanan kadın, istasyondaki tuvaletin de , dar tekerlekli sandalyeler için yapılmış olduğunu görünce eve kadar yetişemedi.
Bu bedensel engelli kadın, 14 günlük Kuzey Denizi tatiline çıktı. Otele geldiği zaman “Bu otelde engelli istemiyoruz” sözleriyle karşılaşarak evine dönmek zorunda kaldı.
Kör bir adam, çift katlı otobüse bindikten sonra, ilk katta yer olmadığını görünce yanındaki rehber köpeği ile birlikte üst kata çıktı. Otobüsü durduran şoför, üst kata köpeklerin çıkmasının yasak olduğunu belirterek adamı otobüsten indirdi.
Bu örnekleri daha çoğaltmak mümkün. Okuduğunuz gibi, böyle insanlık dışıi davranışlar yalnız ülkemizde olmuyor. Ancak Almanya’da bu tip olumsuzluklara karşı yapilan mücadele, kamuoyunun gösterdiği tepki hemen dikkate alınıyor ve o yanlışlar süratle düzeltiliyor.
Sistem
En önemli fark da sistemden kaynaklanıyor. Almanya’da, her konuda olduğu gibi yıllardır uygulanan ve devamlı yeni koşullara adapte edilen sistem mevcut. Bizdeki sistem ise, sistemsizliğin sistemi. Herkes kendi bildiğini okuyor. Herkes kendisi için çalışıyor.
Almanya’dan verdiğimiz bu örnekte, sonunda gelinen noktayı bir başka yazımızda anlatacağız. Yapılan bu kampanyalar sonucu, meclise sunulan eşitlik yasasından örnekler vereceğiz.
Bizde ise engellilerle ilgili hazırlanan yasalar, kararnameler, sivil toplum örgütlerine, ilgili kuruluşlara danışılmadan çoğunlukla çıkar ve ondan sonra bunların düzeltilmesi yıllar alır.
Suç kimde?
Öncelikle engelliler konusunda çalışan sivil toplum örgütlerinde. Dağınık bir şekilde kendi yaptığının doğru olduğuna inanan bu kuruluşlar maalesef bir araya gelememektedirler. Zira bir araya gelmek, özveri, anlayış ve asgari müştereklerde buluşmayı gerektirir. Bu da maalesef bugün bizim toplumumuzun içinde mümkün değildir. Devletimiz de bu konularda bir koordinasyonu sağlayamadığından çoğu zaman iyi niyetli çabalar ya ortada kalmaya ya da başlamadan bitmeye mahkumdurlar.
Yukarıda bahsettiğimiz kampanyada kullanılan afişlerden bazılarının üzerinde yazanları aşağıda dikkatlerinize sunuyorum. Bu cümlelerin her biri üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken mesajlar vermektedir.
-Mükemmel insan aranıyor.
-Her insan az çok engellidir.
-Siz sanki normal misiniz?
-Benim bir eksiğim yok. Ya sizin?
-Beni tanıyın. Böylece korkularınızdan kurtulursunuz.
-Standart ölçülere göre eşyalar yapabilirsiniz. Ama standart ölçülerde insanları asla.