GERALD METROZ İLE SÖYLEŞİ
Yavuz Kocaömer Posta
Birkaç hafta önce “Kendimi Engelletmem” kitabının tanıtmak üzere TESYEV’in davetlisi olarak ülkemize gelen Gerald Metroz, İş Bankası Kültür Yayınları Merkezi’nde bir söyleşiye katıldı. O gün orada olan yaklaşık 100 kişi çok keyifli birkaç saat geçirdi. Aşağıda size hem o söyleşiden hem de onun dışında Gerald Metroz ile İstanbul’da yaşadıklarımızdan bazı bölümler aktaracağım.
Entelektüel dürüstlük
Şimdi Gerald’ı dinleyelim: “ 25 yaşında Kanada’ya gittim. Amacım buz hokeyi üzerine kitap yazmaktı. Ve giderek hayatımın herkesinki gibi olmadığını anladım. O güne kadar protez kullanıyordum. Tekerlekli sandalye kullandığım zamanlarda da önüme bir takım şeyleri koyup engelli halimi gizlemeye çalışırdım. Birden tüm bunlardan vazgeçtim. Protezsiz bir şekilde tekerlekli sandalye ile yaşamımı sürdürmeye çalıştım. Fiziki engelimi çok açık şekilde sergilemeye başlamıştım. Bütün bunları entelektüel dürüstlük, psikolojik dürüstlük olarak algıladım. Yani neysem o şekilde görünmeye başladım. Bir kaza geçirmiştim, bacaklarımı kaybetmiştim, bacaklarım yoktu. Bunu da sergilemekten çekinmedim.
Komik sorular
Bana “Bacaklarınız olmadan nasıl yaşıyorsunuz, bir engelli olarak nasıl yaşıyorsunuz” diye soruyorlar. Bu sorular bana komik geliyor, şaşırıyorum. Çünkü, unuttum ben, çok zaman oldu. Ayrıca “engelli” sözcüğü bana herhangi bir anlam ifade etmiyor. Boş bir sözcük, “engelli”. Biraz dikkatli bakıldığında, aslında her birimiz bir konuda engelliyizdir. Başı ağrıyan, depresyon geçiren, psikolojik sıkıntısı olan, parmağı ağrıyan…Sonuç olarak herkesin bir konuda engelli olduğu ortadadır. O bakımdan engelli sözcüğü boş anlamda bir sözcük.
Engelli değil, farklı…
Bence herkes farklı. Bütün mesele bu farklılıkta. Kimse kimseden aşağı değil, ne fiziki olarak, ne entelektüel olarak, sadece farklı. Benim sık kullandığım bir benzetme var. Mesela bana diyorlar ki, “Sen engellisin ve dolayısıyla dünya yüksek atlama şampiyonu olamazsın.” Ben de cevaben, “Eee, ne olmuş, sen de olamazsın” diyorum. Dolayısıyla kimin engelli olduğu çok tartışmalıdır. Farklı fizikleri olan, özellikle benim gibi insanların en ilginç noktalarından biri de başkalarının ona bakışıdır. Sokakta yürürken bütün insanların önce gözlerime baktığını, daha sonra bakışlarını aşağıya doğru indirerek bacaklarıma baktığını biliyorum. Bunları gördüm, yaşadım. Bu insanların bakışında bir anlamda iktidar simgesi de var. Benim arkadaşlarım, yakınlarım yolda onlarla birlikte yürürken, “Dikkat ettin mi, herkes senin önce gözlerine, yüzüne, sonra da bacaklarına bakıyor” derdi. Ben tıpkı engelli sözcüğünün anlamsızlaşması gibi bu bakışların iktidarını ortadan kaldırmaya çalışıyorum. Benim üzerimde herhangi bir etkisi yok bu bakışların. Ayrıca insanların önce yüzüme, daha sonra olmayan bacaklarıma bakması da bana artık son derece doğal geliyor.
Annem ve babam
Aslında çok şanslı sayılmam gerekir. Çünkü, başlangıçtan beri çevremde annem, babam, yakın arkadaşlarım vardı. Bugün hala onlarla beraberim, bu bakımdan çok şanslıyım. Annem ve babam bir takım engelli aşmam için gerekle araçları verdiler, bana bazı örnekleri sundular. Çeşitli dönemlerde çeşitli tavsiyelerde bulundular, beni cesaretlendirdiler. Beni en çok etkileyen engelli yakın bir arkadaşım. Aynı mahallede oturuyoruz. Felçli olan arkadaşımla sürekli tenis oynuyoruz. Beni en çok etkilemesinin sebebi de, onu ne zaman görsem sürekli olarak gülüyor olması. Bu arkadaşım çok keyifli, bazen de kahkahalar atıyor. Benim için en önemli şey, yüreğin zeka düzeyidir. Yani duygusal zeka.
Sokağa çıkın
Buradan Türkiye’deki engelli arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Sokağa çıkmanız lazım, evden dışarı çıkmanız lazım, kendinizi göstermelisiniz. Toplumda bizim de bir rol oynayacağımızı göstermemiz gerek. Bu, Türkiye’de olduğu gibi her toplum için geçerli. Eşit bir biçimde topluma katkıda bulunabileceğimizi herkes anlamalı. Hatta bazen engelli olmayan insanlardan topluma daha fazla katkıda bulunabileceğimizi göstermemiz gerekir. Gizlenmekten vazgeçin. Özellikle de istediğimiz şeyleri talep edin. Sonuç olarak, varlığımızı göstermeliyiz.
Engelli olan kim ?
Gerald’la bir akşam da Galata Kulesi’nde turistlere yönelik program yapan bir lokantaya gittik. Salonda bir çok ülkeden insanlar eğleniyordu. Bir oryantal, her masadan, her milletten insanları sahneye kaldırıyor ve kendi yaptığı figürleri taklit etmesini istiyordu. Ortaya oldukça eğlenceli bir tablo çıkmıştı. Bir ara dansözün yanında uzun boylu yakışıklı bir Alman turist vardı. Dansözün gösterdiği figürleri yapmak bir yana, sanki baston yutmuş gibi kıpırdamadan duruyordu. Hiçbir figüre eşlik edemiyor, çok kötü bir görüntü veriyordu. Tam bu esnada Gerald kulağıma eğildi ve şunları söyledi; “Bak Yavuz gör, engelli olan kim?”
TESYEV’e yeni üye
TESYEV’in çalışmalarını bizlerden dinleyen Gerald bir de sürpriz yaptı ve “Eğer uygun görürsen ben de TESYEV’e üye olmak istiyorum. Bundan böyle Türkiye’ye daha sık gelip burada engellilere deneyimlerimi aktarmak, bu güzel ülkede böyle güzel insanlarla beraber olmak istiyorum” dedi. Gerald artık bir TESYEV üyesi. Bir aksilik olmazsa Mayıs ayı başında yine bizlerle birlikte olmak üzere İstanbul’a gelecek. Gerald Metroz’un hayat hikayesini anlattığı “Kendimi engelletmem” adlı kitabını engelli engelsiz herkes okumalı. Eğer kitapçılarda bulamazsanız, TESYEV’in 0212. 255 13 50 – 255 31 08 no’lu telefonlarını arayarak temin edebilirsiniz.