INCLUSION VE BİR ALMAN BAKAN
Burada zaman zaman eski yazıları tekrar yayınlama gereği duyuyorum. Zira, o yazının modası geçmemiş yazılardan biri olduğunu fark ediyorum. Modası geçmiyor, çünkü söz konusu yazılarda değindiğimiz konularda bir arpa boyu yol kat edilmiyor. O günün şartlarında yazılan bir yazı, bir bakmışsınız bugünün şartlarına da tıpa tıp uyuyor. Bugün de o yazılardan birini tekrar siz sevgili okurlarımızın dikkatine sunacağız. 12 Temmuz 2015 tarihinde yayınladığımız yazıda Inclusion (Dahil etme) kavramının engelliler için ne kadar önemli olduğunu, Almanya’da ve bizde bu kavramın nasıl algılandığını anlattığımız yazımızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
* * *
Inclusion (Dahil etme): Engelli insanların, günlük hayatı engelsiz insanlarla paylaşması.
Almanya Milli Paralimpik Komitesi, Federal Almanya Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Andrea Nahles bir söyleşi yaptı. Bakan Nahles’in kısaca söyledikleri şöyle:
“Birçok işveren, engelli insanların nasıl bir kapasiteye sahip olduğunu hâlâ anlamış değiller. İnsanların, genellikle zayıf tarafları yerine, kuvvetli taraflarını dikkate almak zorundayız. Günlük hayatta birlikte yaşamanın önemli unsurlarından bir tanesi de spor. Bir engelli atletin spor hayatı bittikten sonra, toplum içinde kalarak, daha yüksek yerlere gidebilmesi. Ben, gençliğimde, engelli insanların günlük hayata katılamamasını görerek ve onların hayatlarının kısıtlanmasını izleyerek çok öfkelenirdim. Bunu sorumlu bakan olarak değiştirmek istiyorum.
Örneğin; 3 kez Paralimpik Oyunları’nda altın madalya alan Kirsten Bruhn’un spor hayatını bitirdikten sonra, Alman Engelliler Spor Federasyonu’nun ve dolayısıyla Almanya Milli Paralimpik Komitesi’nin içinde görev alması.
Bugün 45 yaşında olan, dünya yıldızı bu yüzücünün, organizasyonlar içinde olması, gençleri spora ve sosyal hayata teşvik etmesi Almanya için büyük kazanç.”
Bize gelince, daha önce de yazdığımız gibi, ‘Inclusion’ kelimesinin anlamını bilmeyen, spordan sorumlu görevlerde bulunan birçok insanımız var. Onların önemli bir kısmı engelliler sporunu sadece bir rehabilitasyon olarak görüyorlar. Performans tarafına bakmadıkları gibi, sosyal hayattaki etkilerini de göz ardı ediyorlar. Kötü niyetlerinden mi? Hayır. Bilmediklerinden. Ancak bilmedikleri gibi, öğrenmeye de pek niyetli olmadıklarına geçen yıllar içinde defalarca şahit olduk.
Tamamiyle çeşitli engelliler sporuna gönül vermiş bazı yöneticiler, gönüllü antrenörler ve çoğunlukla tesadüfen yetenekleri ortaya çıkan engelli sporcular sayesinde dünyadaki başarılarımız ortada.
Spor yetkililerimiz de sadece Dünya ve Avrupa Şampiyonaları’nda veya Paralimpik Oyunları’nda derece alan sporcularımıza, Twitter’dan mesaj göndererek tebrik ediyorlar ve huzurlarına kabul edip onlara hediyeler veriyorlar.
Ama her zaman yazdığımız gibi, bir sistem hâlâ yok. Sabrederek bekleyeceğiz. Umarız yeni hükümetimiz bu konuda da gerekli önlemleri alır.