| Posta

İNSANIN DEĞERİ

Yavuz Kocaömer Posta

Ülkemizde hep sıkça konuşulur ve tartışılır; “Bizde insana değer verilmiyor” diye. Kim bu belirlemeye karşı çıkabilir ki? Açın gazeteleri, her gün hastanelerde, yollarda meydana gelen trafik kazalarında insana verdiğimiz, daha doğrusu vermediğimiz değerin bir çok örneğine rastlarsınız. Böyle bir ülkede engelli insanlara da değer verilmesini herhalde çok fazla beklememek gerekir.

Sevindirici taraf

Ancak son yıllarda, özellikle üniversiteli gençlerle birlikte olduğumuzda, TESYEV in etkinliklerinde yaptığımız konuşmalarda biraz da olsa yüreğimize sus serpiliyor. Gençlerin büyük bölümü toplumsal olaylara çok duyarlı. İnsan değerini anlamaya başladığımız buradan belli oluyor. Eğer bu güzel duyguları sonraki nesillere aktarmada zorluk çekmezsek bir süre sonra bu konudaki eksikliklerimizi de kapatacağımıza inancımız tam.

Doktora bakın!

Daha önce de yazmıştım. 60 lı yıllarda rahmetli ağabeyimin çok ızdırap çektiği bir gece kendisini Anadoluhisarı ndan taksiyle Haydarpaşa Numune Hastanesi ne götürdük. Nöbetçi doktorun, uykusundan uyandırıldığı için kızdığı her halinden belliydi. Ağabeyimi şöyle bir muayene ederek babama “Beyim, bunun kurtarılacak tarafı mı kalmış? Atın bir odaya orada ölsün. Siz de böyle uğraşmayın” deyişini dün gibi hatırlıyorum. Hipokrat yemini etmiş bir insanın bu sözleri bugün söyleyebilmesi mümkün değildir. Biri çıkıp da söylerse, yasalar çerçevesinde en ağır cezayı alır. İşte ülkemizde 40 yıl evvel bir doktorun söyledikleri.

Siz ne diyorsunuz?

6-7 yıl önce tesadüfen Washington da bulunduğum sırada bir profesörün “Engelliler ve Toplumla Kaynaşmaları” konusundaki konferans ilanını gördüm. Toplantının yapılacağı gün kent en sert kışlarından birini yaşıyordu. Birçok şirket kapalıydı. Devlet daireleri çalışmıyordu. Trafik felç olmuştu. Buna rağmen, otelime de yakın olduğu için konferansa gittim. 750 kişilik salonda 17 kişi vardı. Verilen arada ABD li profesörün yanına yaklaşarak kendimi tanıttım ve “Herhalde çok üzgünsünüz. Böyle güzel bir konuşmayı sadece 17 kişi izliyor. Keşke hava böyle olmasaydı” dedim. Kendisi bana şu cevabı verdi: “Bayım siz ne diyorsunuz? Engelliler konusunda bir tek insana dahi derdimi anlatıp onu ikna edebilirsem kendimi dünyanın en şanslı insanlarından sayarım.” İşte insana verilen değerin bir başka örneği.

İşte aradaki fark

İngiltere Milli Takımlar Teknik Direktörü Glenn Hoddle 4-5 yıl önce yaptığı bir konuşmada, “Engelliler önceki yaşamlarında yaptıkları yanlışların cezalarını bu yaşamlarında çekiyorlar” gibi saçma sapan bir cümle kullanmıştı. Nitekim, dünyanın dört bir yanından protestolar yağdı ve İngiliz Futbol Federasyonu, başarılı teknik direktörünü bu sözleri dolayısıyla görevden aldı. Ülkemizde benzeri bir durum olsaydı, çoğumuz bu sözleri söyleyen insana küfür dolu fakslar çekip, telefon eder, tehditler savururduk. Ama sonunda hiçbir şey yapmazdık. İşte batıyla aramızdaki fark bu.

Bir günlük engelliler

Milletvekillerimiz her yıl 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nde bir takım gösteriler yaparlar. Gösteriler diyoruz, çünkü ertesi gün yani 4 Aralık sabahı yine her şeyi unutup kendi yaşamlarına dönerler. Engelliler Günü nde bazı milletvekilleri tekerlekli sandalyeye oturur, bazıları gözlerini bir bezle kapatıp kendini görme engelli bir insanın yerine koyar. Bu görüntüler televizyonlarda ve gazetelerde yayınlanır, sonra yine aynı hamam aynı tas. Umudumuz, böyle saçmalıkların bu iktidar döneminde tekrarlanmaması, milletvekillerimizin senede bir gün değil, pek çok gün engelli insanlarımızın dertlerine çözüm bulmak için bir araya gelmeleri.