KLINK AİLESI
Yavuz Kocaömer Posta
İki- üç ay kadar önce Almanya’daki asistanım Birgül Kılıç, Güney Almanya’da bir dernekten telefon aldığını, ellerinde tekerlekli sandalyeler bulunduğunu ve Almanya’daki derneğimiz vasıtasıyla Türkiye’ye göndermek istediklerini söyledi.
Bir araştırma yaptık ve iki hafta kadar evvel bir sabah, Birgül ile birlikte 3.5 saatlik tren yolculuğundan sonra Boll isimli köye vardık. Boll, Baden Württemberg eyaletinde 420 nüfusa sahip şirin bir belde. Bodensee’ye yakın, her taraf yemyeşil orman ve çayırlarla dolu. Tren istasyonunda bizi Bay Klink ve kızı karşıladı. 25 dakikalik otomobil yolculuğumuz sırasında nerede ise hiç konuşmadık. Evlerine vardığımızda kapıda bizi Bayan Klink karşıladı ve biraz da otoriter bir ifade ile hemen yemeğe oturmamızı söyledi. Şaşırmıştık ama çaresiz söylenileni yaptık.
Rahmetli anneanemin yaptığı güzellikteki pilavı, özenle hazırlanmış salataları ve diğer yemekleri yedikten sonra Bayan Klink anlatmaya başladı:
“Bundan 40-45 sene evvel sınıfımızda Sabine isimli bir bedensel engelli arkadaşımız vardı. O tarihlerde tekerlekli sandalye olmadığından, köyümüzün demircisi kendisine özel olarak bir tekerlekli sandalye hazırladı. Ve böylece Sabine bizlerle birlikte birçok yere gelmeye basladı. Hayatına yeni bir renk geldi. Yıllar su gibi akıp geçti ama ben hep içimde engelli insanlara bir şeyler yapabilmenin arzusu ile yaşadım. Ve 1987 senesinde köyümüzde Human International’ı kurduk. Bu, kriz bölgelerindeki engellilere yardım etmek üzere kurulmuş. Kamu yararına bir dernek idi. Köyümüzün bağlı bulunduğu şehrin Belediye Baskani’ndan, Baden Württemberg eyaletinin Başbakanı’na kadar herkesten yakın ilgi ve destek gördük. Önceleri bize eski bir okulda iki oda verdiler, orada çalışmalara başladık. İlk başarımız 25 adet tekerlekli sandalyeyi ihtiyaç sahiplerine göndermekti. Daha sonraları Belediye Başkanımız’ın tahsis ettiği küçük bir arsa üzerine şu evimizin karşısında gördüğünüz beyaz iki katlı binayı inşa ettik. Almanya’nın her tarafından kullanılmış tekerlekli sandalyeleri toplamaya başladık. İlk beş yılda 80 gönüllü arkadaşımız bize yardımcı oldu. Daha sonra tekerlekli sandalyeyi ve aksesuarlarını üreten firmalarla temas ettik. Onlardan topladığımız malzemelerle, akşamları saat dokuzda çocukları uyuttuktan sonra, bu sandalyeleri tamir edip elden geçirmeye başladık. Bu arada, koltuk değneği, yürüme aletlerini de bir yandan toplamaya devam ediyorduk. Topladığımız yardımları çok iyi değerlendiriyor, kriz bölgelerine ulaştırmakta en ekonomik yolları kullanarak bize güvenen insanların paralarını çarçur etmemeye özen gösteriyorduk. Bu güne kadar 115 ülkeye, muhtelif krizler anında engelliler için yardım malzemeleri gönderdik. Bunların başında Romanya, Bosna, Afrika, Güney Amerika ülkeleri, hatta Adana’daki deprem dolayısıyla Türkiye de vardı. Toplam gönderdiğimiz malzeme 265 bin adede ulaştı. Bunların yaklaşık üçte biri, yani yaklaşık 90 bin tanesi tekerlekli sandalye idi. Bu tekerlekli sandalyeler, elden geçirilerek tamamiyle yenilenmiş ve kullanılır durumda gönderildi. Yıllar geçti, resmi dernek olmamızdan bu yana 15’inci senemize geldik. Ama artık bu evde altı kişilik bir aile ile ilgilenmek zorundayım (Bu arada ilk torunları 14 aylık Timo, kucağımda ve gözlüklerimle oynamaya çalışıyor). Kocamın yakın bir arkadaşı engelli hale geldi ve kimsesi olmadığı için onu da yanımıza aldık. Öte yandan, gönüllü insanlarımız da yavaş yavaş kendi dertlerine düşüp, dernekteki faaliyetler yavaşlamaya başladı. Ben de artik bu işten vazgeçmek zorunda kaldım.”
Sandalye deposu
Bu konuşmadan sonra sandalyelerin bulunduğu depoya geçtik. Burada yaklaşık 300 adet kadar tekerlekli sandalye, 500 adet kadar sandalyeye yetecek kadar da lastik, tekerlek, minder gibi aksesuarların olduğunu gördük.
Bayan Klink, “Işte” dedi, “Bu sandalyeler ve yedek parçalar sizin. Lütfen bunları Türkiye’ye götürün, elden geçirin ve oradaki engelli insanlara teslim edin. Bu görevi bizim kadar iyi yapacağınızdan süphe etmiyorum.”
Önümüzdeki haftalarda bu sandalyeler Türkiye’ye gelerek, özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki engelli insanlarımıza TESYEV tarafından dağıtılacak.
Biz de Klink ailesine TESYEV’in çabalarını, Türkiye’deki engelli insanların durumunu uzun uzun anlattık. Ve kendilerini 16-19 Ağustos tarihleri arasında İstanbul’da Bedensel Engelliler Spor Federasyonu ile TESYEV’in ortaklaşa düzenleyecekleri I.Uluslararası Dr. Trawinski Tekerlekli Sandalye Basketbol Turnuvası’na davet ettik. Umarız Istanbul’da bu kalbi insan sevgisiyle dolu aile ile birlikte olacağız.
Bayan Klink’e, bu kadar büyük rakamlara nasıl ulaştıklarını, 420 nüfuslu bir köyden nasıl tüm Almanya’ya yayılarak bu kadar yardım malzemesini topladıklarını sorduğumda şunları söyledi:
“İşimize çok ciddi sarıldık. Bir plan dahilinde neler yapabileceğimizi kararlaştırdık ve sonra çevremizdeki insanları bu konuda kararlı olduğumuza ve toplum için çalıştığımıza inandırdık. Bunun için de medyadan, özellikle görsel medyadan büyük yardım gördük. Bizim gibi küçük bir köyde kurulan derneği 2. Alman televizyonu ZDF programlar yaparak destekledi. Toplam 5-6 televizyon kanalı etkinliklerimizde hep bizimle beraber oldu. Hatta inanır mısınız, Türkiye’den Kanal 7 isimli televizyon bile buraya gelerek bizimle ilgili çekim yaptı. Bir başka büyük desteği de Belediye Başkanımız’dan, eyaletimiz Başbakanlığı’ndan ve ilgili bakanlıklardan gördük. Onlar da hep bizi desteklediler. Böyle olunca bizim daha büyük bir şevkle bu konulara eğilmemiz saglandı.”
Meyra’nin sürprizi
“50 yaşıma bastığımda hayatımda unutamayacağım en güzel hediyeyi aldım.” Bö sözleri söyleyen Bayan Klink, evinin önündeki bahçeyi göstererek, “İşte buraya 50. doğum günümde, Meyra firmasının genel müdürü 24 tane yepyeni tekerlekli sandalye dizdirdi ve üzerinde de doğum günü pastam vardı.”
Meyra firmasının bu konulardaki duyarlılığı bizler için yeni değil. Bugüne kadar Türk tekerlekli sandalye basketboluna büyük katkılarda bulunan Meyra, şimdilerde TESYEV’in girişimleriyle, Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımımızın da sponsorluğunu üstlenmek üzere.
Anadolu insanına benzeyen bir sıcaklıkta misafir edildiğimiz Boll Köyü’nden ve Klink ailesinden ayrılmak bize çok zor geldi. Tanımadıkları bizleri evlerinde yemekte ağırlamak, sanki yıllardır tanışıyormuşcasına çocukları ve torunları ile kaynaşmamızı sağlamak, “Bugünün Almanya’sında da oluyormuş” diye düşünerek, trenimiz Sigmaringen kentinden ayrılırken kulaklarımızda Bayan Klink’in bizi uğurlarken ki sözleri vardı:
“Yapın, ortaya bir sey çıkarın. Büyük sözlere, uzun nutuklara gerek yok. Bunlara karşı çok ufak bir şey de olsa yapacağınız her etkinlik, her yardım her türlü değerin üstündedir. Tanrım bizlere bu dünyada birlikte yaşadığımız insanlara yardım etmek için kuvvet ve cesaret versin.”
Sizden çok şey öğrendik Bayan Klink. TESYEV de özünde siz ve arkadaşlarınız gibi düşünen insanlardan kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür. Dünyanın neresinde olursak olalım, insanlara hizmette yöntemin tek olduğunu gördük:
“Dürüstlük, çalışmak ve yılmamak…”.