GÜN
SAAT
DAKİKA
SANİYE
| Posta

NELER OLUYOR HAYATTA 2

Yavuz Kocaömer Posta

Bundan neredeyse tam iki yıl önce, 5 Mart 2000 tarihinde Radikal Gazetesi’nde Almanya’da yaşadığım bir olayı yazmıştım. Aktüalitesinden hiçbir zaman kaybetmeyen, doğrudan insanlıkla ilgili bir knu olduğu için bu olayı aşağıda sizlere tekrar nakletmek istiyorum.

Alman taksi şoförü (F-TS-485)

8 Şubat günü Frankfurt Havaalanı’ndan bindiğim taksi ile şehre giderken, şoförün nereden geldiğimi sorması üzerine, aramızda bir sohbet başladı. İstanbul’dan geldiğimi belirttim. Havaların soğuk olduğunu düşündüğünü, bu durumun depremzedeleri çok etkilediğini söyleyerek bu konudaki üzüntülerini belirtti. Ve bana depremden yakınlarım dolayısıyla etkilenip etkilenmediğimi sordu. Ben de kendisine, 17 Ağustos depreminde Sakarya’da bulunduğumu, yakın dostumuz Dr.Trawinski ve asistanını kaybettiğimi ve engellilerle ilgili sportif faaliyetlerimizi, çabalarımızı anlattım. Sorduğu srulara yanıt verdim.

Şehre vardığımızda kendisinden taksi bedeli olan 50.- DM’lik bir makbuz vermesini rica ederek parayı uzattım. Makbuzu imzalayarak bana geri verirken, verdiğim parayı iade ederek şunları söyledi: “Bayım, siz insanlar için o kadar güzel şeyler yapıyorsunuz ki, izninizle ben de buna bir katkıda bulunmak istiyorum.” Kendisine bunu kabul edemeyeceğimi, çok arzu ederse Frankfurt’ta kurulu Alman-Türk Engelli Sporcuları Destekleme Derneği’nin banka hesap numarasını verebileceğimi söylediğimde bana, “Lütfen beni bankaya kadar yormayınız. Sizin bu parayı benim için vakfınıza yatıracağımdan eminim” dedi ve böylece ayrıldık.

Ertesi gün sekreterime makbuzdaki plaka numarasından bu şoförü bulmasını, ismini ve soyadını öğrenmesini ve kendisine bir mektupla teşekkür etmemiz gerektiğini söyledim. Bir süre sonra yanıma gelen sekreterim, “Kendisi ile görüştüm, bana ‘Dün akşam oldukça rahatsız oldum. Niçin bir 50.-DM de cebimden koymadım diye üzüldüm. Lütfen banka hesap numaranızı verin”dedi. Israrla adını soyadını sorduğumda da şöyle cevap verdi: ‘Ben ismimi vermek istemiyorum. Akşam götürdüğüm bayın anlattıkları beni çok etkiledi. Ayrıca ben mesai saatim bittikten sonra evimde dört duvarımın arasına kapandığım zaman yalnız ve huzur içinde kalmak istiyorum. Lütfen beni anlayışla karşılayın. İmkanlarım müsait olduğunda ben yine sizin derneğinizi bulurum’ dedi.”

Darısı ülkemizdeki engellilerin yaşamı ile ilgilenmeyen kurum, kuruluş ve insanlarımızın başına…

İşte böyle

Bu olaydan tabii ki alınacak çok ders var. Bir kere batıda insanlar birbirlerine güveniyorlar. Ama bu güven duyguları da yıllarca uygulanan, yerine oturmuş sağlam sistemlerin bir gereği. Bizde ise durum tam tersine. Herkes birbirinden şüpheleniyor; haksız da değiller. Toplumun çeşitli kesimlerine baktığımız zaman,yolsuzluğun, kişisel çıkarların, insanlık dışı davranışların ön plana çıktığını görüyoruz.

Birçok kişi iyi niyetle bir takım şeyler yapmaya çalışıyor. Ama sistem kurulmadığı için ülkemizde bir çok konuda sistemsizliğin sistemi yaşanıyor. Bunun da düzeltilmesi muhakkak ki zaman alacak. Bu zaman içinde de devlet yetkilileri vatandaşlarımıza ve topluma hizmet veren sivil toplum örgütlerine daha hoşgörülü davranmak zorunda.

Bir süredir Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile gazetemiz genel yayın yönetmenliği vasıtasıyla yazışıyoruz. İstediğimiz bilgiler tarafımıza ulaştı, uzmanlarımızca inceleniyor. Önümüzdeki haftalarda Özürlüler İdaresi’nin bugüne kadar yaptıkları uygulamalardan bazılarını sizlere aktaracağız.

Bu arada, üç sene evvel yapılan 1. Özürlüler Şurası’nın ne işe yaradığını ve Özürlüler Şurası’nın organizasyonundaki sistem yanlışlıklarının da düzeltilmesi için ilgililerin dikkatlerine sunacağız.

Her zaman yazıp söylüyoruz. Amaç, Türkiye’de engelli insanların daha rahat koşullarda yaşamasını sağlamaya katkıda bulunmak. Bunun için de eleştiri hakkımızı sonuna kadar kullanmak zorundayız.

Avrupa Birliği’ne aday bir ülke olarak, çıkarılacak uyum yasalarında ortaya çıkacak sorunları ileride bir takım düzeltmelere ve zaman kaybına meydan vermeyecek şekilde hazırlamak gerektiği de ortadadır. Ayrıca, batıdan örnekler vererek, bürokratlarla, siyasi iktidarların nasıl ayrı görüşlere sahip olsalar da birlikte çalışmaları gerektiği konusu da irdelenecek…