GÜN
SAAT
DAKİKA
SANİYE
| Milliyet

PARALİMPİK KARNESİ

Gizem Girişmen, Milli Sporcumuz, Paralimpik Oyunları’nda okçulukta altın madalya sahibi, Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Üyesi ve Uluslararası Paralimpik Sporcu Konseyi Üyesi. Geçtiğimiz haftalarda Limitsiz Spor Dergisi’nde yukarıdaki başlıkla bir yazısı yayınlandı. Spor Bakanlığı’nda ve Genel Müdürlüğü’nde ilgililerin okuması gereken bir yazı. Yerimizin azlığı dolayısıyla sadece bazı başlıklarına aşağıda yer veriyoruz.

– Türkiye’nin Paralimpik Oyunları serüvenine baktığımızda, ne yazık ki 32 yıl boyunca Paralimpik Oyunları’na sporcu gönderemediğimizi görüyoruz.

– Düzenlenen ilk Kış Paralimpik Oyunları’ndan tam 38 yıl sonra 2014 Sochi Paralimpik Oyunları ise ilk kez boy gösterdiğimiz Kış Oyunları olarak tarihe geçiyor. Üstelik kış sporları açısından coğrafya olarak avantajlı bir ülke olduğumuza rağmen.

– Bugüne kadar 174 sporcu ile katılım sağladığımız 6 altın, 7 gümüş ve 10 bronz madalya olmak üzere toplam 23 madalya aldığımız bir serüven olduğunu görüyoruz. Bu başarılarla dolu tablonun neredeyse 80 milyona yakın insanımızın yaşadığı ülkemiz için yeterli olup olmadığı sorusuna benim yanıtım ise ne yazık ki ‘hayır’ işareti.

– Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde performans odaklı yaklaşım konunun ilerde daha da ciddiyetle ele alınacağının sinyallerine verse bile, önümüzde acil olarak ele alınması gereken önemli unsurlar da yine bizi beklemekte. Tıpkı Engelli Spor Federasyonları bünyesindeki teknik kurulların yetkililik düzeyinin düşük olması, antrenörlerin nicel ve entel yetersizliği, Paralimpik spor branşlarına hala yoğun olarak rehabilitasyon odaklı bakılması erişebilir spor tesisleri, sponsorluk, beden eğitim öğretmeni yetiştiren fakültelerinin ve müfredatlarında zorunlu ders olarak engelli bireyler için fiziksel aktivite derslerinin olmaması gibi.

– Beden eğitimi derslerinde engelli olduğu için bir kenarda oturan ve dönem ödevi gibi ödevler hazırlayan öğrencilerimizin arasında belkide geleceğin Paralimpik şampiyonları var. Keşfedemediğimiz, ulaşamadığımız ve yetiştiremediğimiz birçok değer en büyük kaybımız aslında.

Haksız mı sevgili Gizem Girişmen?