GÜN
SAAT
DAKİKA
SANİYE
| Milliyet

SAYGIDA MECBURİYET

Ülkemizde, genelde devlet kurumları vatandaşlarımıza veya özel kuruluşlara yazdıkları yazılarda, sonunu “Gereğini rica ederim” der isim ve imza ile sona erdirirler. Bu Osmanlıdan kalan kötü bir alışkanlıktır . Devletin, o ülkede yaşayanları vatandaş değil, tabaa olarak görmesinin bir sonucudur. Ve maalesef bugün de devam etmektedir. Bunları yapanların çoğu “Ben devletim” diyen devlet kurumlarında çalışan insanlarımızdır. Oysa onlar sadece maaşlarını devletten alan, devletin çeşitli kademelerinde görev yapan insanlardır. Federasyonlarımız özerk olduktan sonra, birlikte çalıştığı kurum, kuruluş ve kişilere hükmetme duygusunun azalacağını düşünmüştük. Kısa bir sürede yanıldığımızı anladık. Bundan bir süre önce Tenis Federasyonu gönderdiği bir bildirinin sonunda “Bilgi ve gereğini rica ederim. Azmi Kumova Başkan” yazmış. Ne bir “saygılarımla, sevgilerimle” gibi nezaket ifadesi, ne de “İyi günler” dilekleri var.

Komplekse kapılıyorlarSanki bu ülkede tenis oynayan insanlar, tenis faaliyeti gösteren kulüpler, Başkan Azmi Kumova`nın memurlarıymış gibi. Zaten işin düğüm noktası da bu. Herhangi bir yere başkan olanlar, kendilerini kaf dağında görüp, Türkiye`deki o sporla ilgili “en büyük benim” kompleksinden bir türlü vazgeçemiyorlar. O camiadaki kişi ve kurumlarla diyolog kurmak yerine “dediğim dedik, en büyük benim” kompleksine kapılıyorlar. Kanaatimizce, bundan dolayı da başında bulundukları spor dalında, barışı, sporun gelişmesini, geniş alanlara yayılmasını sağlayamıyorlar. Belki de bir yerlere başkan olup, “Ben başkanım” demek belki bu insanları tatmin ediyor, ama bu ülkenin sporuna da yazık oluyor. Aynen Tenis sporunda olduğu gibi. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, eğer kendini aşabilirse, Özerk Federasyonlara bu konuda eğitim vermelidir. Bu tip saygı eksikliğine bağlı ilişkilerle, ne doğru dürüst spor yapılır, ne de o yapılan spordan bir başarı beklenir. Olsa olsa Tenis Federasyonu`nun yaptığı gibi, uluslararası bir federasyona yönetim kurulu üyesi verdik diye, olağanüstü (!) başarılardan bahsederiz. Veya antrenör seminerlerine çok sayıda antrenör göndererek “Türklerin ayak seslerinin” duyulmasını sağlarsınız ( ! )