GÜN
SAAT
DAKİKA
SANİYE
| Milliyet

TED OPEN’IN ARDINDAN

TED yöneticilerinin, turnuva yönetimi ve oyuncu ağırlamakta başarılı olduklarına şahit oldum. Ama bir şeyi bilmediklerini de biliyorum: “Dalkavukluk etmesini”

Yıl 1992. Almanya`nın Frankfurt kentinde Hessen Eyaleti 18 yaş altı Erkekler Şampiyonası yapılıyor. Kortta bir sarışın çocuk (16 yaşında) karşısında 18 yaşında bir “genç irisi”. İlk seti sarışın çocuk kazanıyor. İkinci sette “genç irisi” her türlü centilmenlik ve terbiye kurallarının dışına çıkarak, karşısındaki sarışın çocuğa yüksek sesle laf atmaya başlıyor. “Annen sütünü verdi mi? Altını değiştirdi mi?”. Amaç moral bozup maçı kazanmak . Yanımda Federasyonun Genel Sekreteri arkadaşım Dirk Hordorf. Bu işin böyle devam etmeyeceğini, tekrarı halinde sahaya gireceğimi söylüyorum ve iki dakika sonra da bu gerçekleşiyor. “Genç irisi”nin yanına gidip, yaptığının tenis sporuna yakışmadığını, terbiyeli bir şekilde oynaması gerektiğini, aksi halde doğacak sonuçlardan sorumlu olacağını söylüyorum. Maçı ve bölge şampiyonluğunu sarışın çocuk kazanıyor. Oturup konuşuyoruz, yetenekli olduğu belli, ayrıca çok sevecen ve çok da hevesli. Hiçbir karşılık beklemeden kendisinin 3 yıllığına Almanya`daki müdürlüğünü yaptığım şirket vasıtasıyla sponsoru oluyorum. O sarışın çocuk bugünkü RAİNER SCHÜTTLER.İlk büyük turnuvalarına TED kulübündeki TED Open`larla başlayan ve sonra ATP sıralamasında Dünya`nın 5 numarasına kadar çıkan Rainer`le, son TED Open`da bir hafta her gün ve akşamları beraber oluyoruz. Her konuşmasında İstanbul`u sevdiğini, TED Open`ın kendi kariyerinde çok özel bir yeri olduğunu, turnuvanın yine çok güzel organize edildiğini söylüyor. Sonra bir bakıyoruz bir gazetede, bir tenis yazarı “Rainer Schüttler de zaten burada çok mutlu olamadı” diyor. Hadi buyrun bakalım. İnsanlara ve kurumlara çamur atacaksanız başka yollar seçeceksiniz. Yoksa işin aslını bilenler bunu hemen düzeltirler ve siz de zor durumda kalırsınız.Yıllardır TED yöneticilerinin, turnuva yönetimi ve oyuncu ağırlamakta oldukça başarılı olduklarına defalarca şahit oldum. Ama bir şeyi hiç bilmediklerini de biliyorum: “Dalkavukluk etmesini”. Buna rağmen Fabrice Santoro konusunda yazılanlar da, aynı yazar tarafından dile getirilen sözler de gerçeği yansıtmıyor. Elimde bu konuda Santoro`nın yazılı ifadeleri var. “Çamur at izi kalsın” yöntemi artık geçerli değil. Türk tenisinin kavgaya değil, barışa ihtiyacı var.