TÜRK’ÜN TÜRK’E ETTİĞİ
Yaklaşık 2 ay evvel Almanya`nın Hamm kentinde özel bir tekerlekli sandalye basketbol turnuvası yapıldı. Hamm`da yaşayan Türkler’den ve organizasyon komitesinden gelen ısrarlı talepler üzerine, Tekerlekli Sandalye Basketbol Erkekler Milli Takımımızı turnuvaya gönderiyoruz. İlk gün Millilerimiz, Fransa ve Hollanda`yı peş peşe yeniyor. İkinci gün Hollanda ile 2` nci maç yapılırken, Hollanda Milli Takımı`nda oynayan Türk asıllı bir oyuncu maç Milli Takımımız oyuncularına ana avrat küfür etmeye başlıyor. Araya giriliyor, oyun durduruluyor, ancak küfürler devam edince olaya polis müdahale ediyor ve maç yarıda kesiliyor. Uluslararası Tekerlekli Sandalye Basketbol Federasyonu`nda yapılan yazışmalar elimize geçiyor : “Türk asıllı Hollandalı sporcuya sözle ve fiilen tacizde bulunmaya kalkan iki oyuncumuza cezalar ve mümkünse Türk Milli Takımı`nın Avrupa Şampiyonası`na katılmasını engellemek.”
Oyuncularımızın cezası kaldırılıyor
Devreye giriyoruz, Uluslararası Federasyon’a bu tip küfürlerin Türkiye`de çok ağır sonuçları olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Onlar da bize geçen yıl Dünya Kupası Finali`nde Zidane örneğini veriyorlar. Yani kendisine küfür edilmenin , küfürle cevap vermeye veya fiili saldırıya geçme hakkını vermediğini anlatıyorlar. Haklılar mı ? Haklılar. Uzun süren görüşmeler sonunda oyuncularımızın cezası kaldırılıyor , Milli Takımımız Avrupa Şampiyonası`na katılıyor ve bu şampiyonadaki ilk maçımızı Hollanda ile oynuyoruz. Uluslararası Federasyon Başkanı, Alman Engelli Sporları Federasyonu Başkanı ile sahanın içinde, hakem masasının hemen arkasında hazırlanan sandalyelere gözlemci olarak oturuyoruz. O Türk asıllı Hollandalı “süt dökmüş kedi” gibi. Tribünlerdeki gurbetçilerimizin ona sataşmalarını önlüyoruz ve Milli Takımımız Hollanda`ya 31 sayı fark atıyor. Türk asıllı oyuncu da dersini alıyor. Anlayamadığımız Türk asıllı bir oyuncunun, kendi ülkesinin milli sporcularına, bir maçı kazanmak için de olsa ağır küfürler edip, işin içine anayı, babayı karıştırması. Boşuna dememişler “Türk`ün Türk`e ettiğini kimse etmezmiş” diye…
Ya Oktay Aktaş’ın yaptıkları
Oktay Aktaş , Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu Başkanı. Kendisini yıllardır tanırız. Ancak son aylarda yaptıkları ne sporculukla ne de spor adamlığıyla bağdaşıyor.
Türkiye Güreş Federasyonu’na aday
Oktay Aktaş , Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu Başkanı’yken yıllardır hayallerini süsleyen Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı’na adaylığını koyuyor. Bu arada Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu Başkanlığını da yapmaya devam ediyor. Neymiş ‘’ yasal engel ‘’ yokmuş. Yasal engel olmayan her şey etik değildir. Bu , bir vicdan ve spor etiği meselesidir.
Türkiye Güreş Federasyonu’na seçilemeyince tekrar dönüp Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu’ndaki görevine devam ediyor. Gerekçesi de çok geçerli ( ! ) : ‘’ Teşkilat beni bırakmıyor. ‘’
Seçilmeyince geri döndü …
Teşkilat sizi bırakmak istemeyebilir. Ama bir spor adamı olarak , bir federasyonun başkanıyken , başka federasyona gidip aday olmak ve seçilemeyince geri dönmek hangi kitaba sığar Sayın Aktaş ? Eğer Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı seçilseydiniz , işitme engelli sporcular umurunuzda mı olacaktı ? Ertesi gün mazbatanızı alıp bir daha dönmemek üzere o insanları kaderleriyle baş başa bırakmayacak mıydınız ?
Ankara’daki tören
11 Eylül günü Ankara’da Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu , Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin , T.C.Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay ‘ın katılımlarıyla Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı’nın ( TESYEV) Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O , Türkiye Halk Bankası ve Spor Toto Teşkilatı ile birlikte oluşturduğu ‘’ Engelli Sporları Malzeme Fonu’’ nun 2’nci dağıtım töreni yapılıyor. Yapılan konuşmalardan sonra malzemeler dağıtılmaya başlanıyor. Başka randevuları nedeniyle bakanların salondan ayrılmasından sonra ortalık karışıyor.
‘’ Olmadı bu iş ‘’
Yukarıda yazdığımız spor adamı Oktay Aktaş üzerime yürüyerek ve bağırarak ‘’Olmadı bu iş ‘’ diyor. ‘’ Ne olmadı ‘’ dediğimizde de ‘’ Olmadı bu iş , o kadar işte ‘’ diyor. ‘’ Olmayan nedir Oktay ? ‘’ dediğimizde ise ‘’ Bedensel engellilere milyarlık tekerlekli sandalye dağıttınız, bizim sporcularımıza 10 eşofman, 2 tane de top. Olur mu böyle şey ? ‘’ diyor. O sırada Vakfımızın Genel Müdürü söze giriyor . ‘’ Listeyi siz gönderdiniz , ne yazdıysanız aldık ‘’ demesi üzerine Aktaş , bağırarak ‘’ Ne listesi ? Ben liste falan göndermedim ’’ diyor. Vakfımızın Genel Müdürü ‘’ Lütfen benimle bağırarak konuşmayın ‘’diye cevap veriyor. Bunun üzerine Oktay Aktaş ‘’ Ben istediğime istediğim şekilde bağırırım ‘’ diyor. Ben araya giriyorum. ‘’ Terbiyeli ol Oktay. Böyle bağırmak yakışmıyor. Hem haksızsın , sus artık ‘’ demem üzerine bana ‘’Oyarım seni ‘’ diyor. Gözlerinin içine bakıyor ve cevap veriyorum : ‘’ Ben de çizerim seni.‘’ İşte bir spor adamının davranışı !
Olay büyümedi
Diğer engelli spor kulübü temsilcilerinin bazıları araya giriyor ve Oktay Aktaş oradan beni ‘’ oyamadan ‘’ ama kendi de ‘’ oyulmadan ‘’ ayrılmak zorunda bırakılıyor.İşin doğrusu
4 Temmuz 2007 tarihinde Oktay Aktaş , federasyon başkanı olarak imzaladığı bir yazıyla , bu fondan talep ettiği malzemeleri bildirmiş. 1530 adet eşofman, 1530 adet ayakkabı ve basketbol, voleybol, futbol olmak üzere toplam 576 adet top. Liste de yazılı ayakkabılar yetişmediği için bu törene getirilememiş. Onlar daha sonra kulüplere gönderilecek. Ayrıca 750 çift de çorap verilmiş işitme engelli spor kulüplerine. Hem listeyi kendin hazırlayacaksın, hem de böyle terbiye sınırlarını zorlayıp insanlara hakaret edeceksin. Ne yapacaktık yani ? Daha fazla para harcamak için işitme engelli sporcuları tekerlekli sandalyeye oturtup basket mi oynatacaktık ? Hiç yakışmadı bu davranışlar sana. Bu olaylar geçer , unutulur. Ama bizim gönlümüzü kırdın. Sen biliyor musun ki , biz o malzeme paralarını temin etmek için gerekirse insanların ellerini , hatta ayaklarını öpmeye hazır insanlarız. Böyle ucuz kahramanlıklara ihtiyacın olmamalıydı !
Güzel Söz
Engellilere yakacağımız her ışık , aydınlığımız olacaktır. / Aytürk Eroğlu