| Posta

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Posta

Yavuz Kocaömer Posta

Geçen hafta burada TEGV’den bahsetmiş ve sizlerden bir takım faks ve e-mailler aldığımızı, içlerinden bir tanesini hiç kısaltmadan sizlere bu sütunlarda sunacağımızı belirtmiştik. Aşağıda bu sözümüzü yerine getiriyoruz.

Ben kimim?

Size Fatih Eğitim Parkı’nın önce bir gönüllüsü, bir öğrenci ve eski bir çalışanı olarak seslenmek istiyorum. 1980 doğumluyum ve lise mezunuyum. 1997’de lise son sınıfa giderken Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın Fındıkzade’de açmış olduğu Fatih Eğitim Parkı’nda (FEP) bir süre fahri gönüllü eğitimcilik yaptım. Bir yandan okula giderken bir yandan da boş vakitlerimi bilgisayar kullanmayı öğrenerek geçirdim. Kısa bir sürede Windows ve Office programlarını öğrenip, internette site tasarımı yapabilmeye kadar yetiştirdim kendimi. Ve bir gün şans eseri FEP’in bilgisayarlarını düzeltmekle meşgul olan bir beyle tanıştım. Kendisine yardım etmek istediğimi ve bunları onun yerine yapabileceğimi söyledim. Seve seve kabul etti. İşte o günden sonra idarenin keşfedilmiş bir elemanı olarak orada çalışmaya başladım. Gecemi gündüzüme katarak eğitimin aksamaması ve gecikmemesi için sürekli bilgisayarları onarmakla geçti altı ayım.

İsmiyle uyuşmuyor konusunda bir şey söyleyemem!

Ama TEGV’in eğitim parkları ve eğitim birimlerinin amacı sadece öğrencilere hitap etmek değil, geniş anlamda genç yaşlı herkese bir şeyler kazandırmaktır. Okuluna devam eden öğrenciler için TEGV, ekstra eğitim denebilecek bir eğitim kazandırmaktadır. Çünkü FEP’deki her öğrenci, okulundan sonra mutlaka ikinci bir ders programını yaparak eğitim parkına geliyor ve burada günlük konularla ilgili bilgi hazinesini geliştirebiliyordu! Eğitim parklarında ve eğitim birimlerinde görev alan, o birimi belli saatler çerçevesinde açan, düzenleyen ve yöneten tamamen o çevrenin gönüllü insanlarıdır.

Vakıf – Şirket

Haklısınız, TEGV zaten kendi içinde dışarıya vakıf gibi görünen “içten pazarlıklı” bir şirket. Birkaç olağan kampanya, ele alınamayacak kadar toplanan büyük rakamlar ve karşılığında verilen göstermelik hizmetler… TEGV ve benzeri kurumların elbette gönüllü insanların desteğine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla gönüllü hizmet eden, hiçbir çıkar beklemeksizin kendinden bir şeyler veren insanlar desteklenmeli, her zaman yanında ve arkasında olunmalıdır. Ama GERÇEK GÖNÜLLÜ’nün tanımında TEGV’in kurulduğundan bu yana yapılan bir hata vardı! TEGV yönetimi “Gönüllü” ayırımı yapmayı ya bilemedi ya beceremedi.

FEP hakkında konuşmak istiyorum, çünkü orada görev aldım. FEP ilk açıldığı zaman gönüllü eğitimcilerden geçilmeyen, hiçbir kapalı ya da aksayan olmayan, bütün imkanların en üst noktada kullanılabildiği, bütün sorunların en kısa sürede çözülebildiği bir yerdi. Böyle bir eğitim parkındaki tek yasak ise elektrik trafolarına dokunmaktı. Fakat TEGV yukarıda da bahsettiğim gibi gönüllü ayırımı yapmayı bilemedi ve Fatih Eğitim Parkı’nın başına koyduğu sorumlu müdürün değil, hep yanlış gönüllülerin, bir grup çıkarcı ve komplekslerini tatmin etmek için gönüllülük vasfını ayaklar altına alan insanların arkasında oldu. Dolayısıyla sorunlar hiç bitmedi ve “gerçek gönüllü” olarak tabir edebileceğimiz, çalışan, sürekli aktif olan gönüllülerin de haksızlık, yarı gönüllü yarı personel statüsünde olan çalışmalarına da yazık etmiş oldu.

İnanamadım!

Aradan beş sene geçti ve ben askerden döndüğümde gördüğüm manzaraya inanamadım. FEP şu anda dört haftada bir, bilemediniz altı haftada bir yönetimi değişen bir yer oldu çıktı. Gönüllü sayısı çok çok azaldı. Hafta içi veya hafta sonu eğitim birimleri kapalı. Sadece el işi, kumaş boyama gibi sanatsal işlerle uğraşan bayanlar birimlerini açıyorlar. İnternet sözleşmeleri bitmiş ve uzun zaman internetsiz kalmış bir eğitim üssü FEP. Bilgisayarların durduğu yerde çürüdüğü bir eğitim üssü FEP. Birimlerinde ayakta kalabilen bilgisayarlarıyla sadece çocukların resim yaparak vakit geçirdiği bir eğitim üssü FEP. Üç beş tane parka kazık çakmış gönüllünün çay partileri vermesine olanak sağlayan bir eğitim üssü FEP Kazık çakan gönüllülerin eğitim parkı çalışanlarını “Ayaklarını kaydırmakla” tehdit ettiği bir eğitim üssü FEP. FEP şu anki adıyla Fındıkzade Eğitim Parkı. İçler acısı görünümüyle ilk açıldığı günde saçını süpürge edenleri kahretmeye devam ediyor!

Ve TEGV! Önemli bir püf noktası var. TEGV’in başından beri uygulamış olduğu “gönüllülük sistemi” kökten değiştirilmeli. Gönüllülük eğitimleri, gönüllülük hakları ve hatta TEGV sınırları içindeki gönüllü statüsüne layık görülen insanların davranışları bile “kurumun yapısına zarar verebileceği düşüncesiyle” kısıtlanmalı…

Şahsi görüşüm: Bir istem değiştirilirken her şeyin en kötüsü düşünülürse, kötü bir şey başa geldiğinde kimsenin canı yanmaz, kimse üzülmez ve gerçek gönüllü vasfını taşıyan o değerli insanlar da daha önceden tedbir alındığını, gerekenin en iyi şekilde yapılacağını bilir. Buna istinaden ne görevini bırakır, ne de TEGV hakkında kendisinde bir güvensizlik ve ilgisizlik hissi uyanır (Eğer bu şimdiye kadar yapılmış olsaydı, FEP şu an geldiği duruma düşmezdi).

Son söz! Unutulmamalıdır ki, TEGV bir eğitim ordusudur. Çocuklarımızın, dolayısıyla Türk insanlığının geleceğine hizmet etmektedir. TEGV yönetiminde her ne yaşanmış olursa olsun, henüz kaybedilen hiçbir şey yoktur ve zamanın neresinden dönülürse kardır.

(isim ve adres bizde saklıdır)

İmkan yaratın

TEGV’e düşen görev, engelli çocukların da okul dışı eğitim almalarına yardımcı olacak koşulları sağlamaktır. Aksi halde, “Ayırım yapmıyoruz” sözü yanlış olur. Tam tersine, engelli çocuklara verilecek olan destek için gerekli şartlar oluşturulmalıdır.

Neden yazıyoruz?

TEGV’e karşı hiçbir art niyetimiz yok. Ama bizim görevimiz bu toplumda yapılan işlerin doğru yönlendirilmesine katkıda bulunmak. Değiştirsinler isimlerini, “Okul Dışı Eğitime Destek Gönüllüleri Vakfı” desinler. O zaman alacakları toplumsal destekle, bugün aldıkları toplumsal destek arasındaki farkı bizzat kendileri göreceklerdir. İkinci husus ise, ne olursa olsun, hiçbir etkinlikte engelli insanlar artık toplumdan ayrı tutulmamalıdır. Bu da kağıt üzerinde değil, yapılacak gerçek uygulamalarla kamuoyuna sunulmalıdır.

Okuyucular

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nı incelemeye başladığımızdan beri sizlerden bir takım faks ve e-mailler gelmektedir. İsimsiz olanlar çöpe gitti bile. Ancak, içlerinde bir tanesi var ki, onu da hiç kısaltmadan haftaya bu sütunlarda sizlere sunacağız.

100. yazı

Bugün sizlerle 100. defa beraberim. Bu süre içinde özellikle engelli insanlarımız ile ilgili sorunları ve çözüm yollarını dile getirmeye çalıştım. Sizlerden gelen fakslar, mektuplar ve e-mailler en büyük desteğim oldu. Yaptıkları yanlışlar dolayısıyla ayaklarına bastıklarımdan gelen reaksiyonlar ise beni hiç üzmedi. Aksine şimdi sizlerle beraber eskisinden daha güçlü hissediyorum kendimi. Daha nice 100. yazılarda ve engelli insanların da insan olduğunun unutulmadığı, aslında engelli insan olmanın da normal olduğunun anlaşıldığı, engellerden arınmış bir Türkiye’de buluşmak üzere. Hepinize sonsuz sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

sonu