GÜN
SAAT
DAKİKA
SANİYE
| Posta

POTADA ENGEL YOK, ENGEL KAFALARDA

1 Aralık 2010 günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Cemal Kamacı Spor Salonu’nda engelliler ile ilgili bir dizi gösteri organize etti. İşitme engelliler halk oyunları grubundan sonra akrobatik basketbol şovu yapıldı. Ardından Türkiye’nin iki güzide kulübü Galatasaray ve Beşiktaş’ın tekerlekli sandalye basketbol takımları gösteri maçı yaptı. Tribünlerde öğrenciler, engelli yakınları, salonda ise Beşiktaş ve Galatasaray‘ın dünya çapındaki yerli ve yabancı oyucuları. Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Başkanı olarak bana ve Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanı olarak da Mustafa Veysel Gülpınar’a İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bir davet gelmedi. Sadece bir gün önce Mustafa Veysel Gülpınar’ı telefonla arayarak davet ettiklerini öğrendik.

Protokol

Protokol olarak ayrılan bölümde ise, tekerlekli sandalye basketboluna hiçbir katkısı olmayan Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel’in oturduğunu gördük. Salona girmek üzere merdivenleri çıkarken belediyeden görevli bir hanım yanıma gelerek “Yavuz Bey size protokol tribününe kadar refakat edeceğim” dedi. Ben de kendisine davetli olmadığımı, basına yollanan mail dolayısıyla gazeteci olarak burada bulunduğumu, benim yerimin protokol tribünü olmadığını belirttim.

Adı etkinlik !

Engelli basketbolu için bir organizasyon düzenliyorsunuz, engelli sporcular salonun girişi engellilere uygun olmadığı için kucakta taşınarak çıkarılıyorlar. Soyunma odalarına girecekler, giriş kapılarının genişliği 45-50 santimi geçmediği için sandalyelerin tekerlekleri sökülüp sporcular yardımla içeri alınıyor. Tuvaletlerin engellilere uygun olmadığını herhalde yazmaya gerek yok. Sonra bunun adına “Dünya engelliler günü dolayısıyla etkinlik yaptık” diyorsunuz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu tip konularda garip davranışlarda bulunmakta yeni bir şey yapmıyor. Geçtiğimiz yıl Dünya Engelliler Günü’nde İstanbul Özürlüler Merkezi yetkililerini takım elbiselerle tekerlekli sandalyelere oturup engelli basketbolcularla maç yapmaya bile kalkmışlardı. (!)

Kızmak yok

Ve yine aynı İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu kentte bir gün olimpiyatlar yapılacaksa bunun vizesinin Paralimpik Oyunları’ndan geçtiğini hâlâ kavramış değil. Sonra biz bunları yazınca kızıyorlar. Bize kızmayacaklar. Kendi bilgisizliklerine ve bu konuları ciddiye almadıkları için davranış biçimlerine kızacaklar.

‘’Oğlum değil , beni toplum yoruyor‘’

Adana‘da 110 kişinin katıldığı ‘’Engellilerle ilgili Kompozisyon‘’ yarışmasında ikinci olan engelli annesi Songül Yalçın’ın yazısını aşağıda okuyacaksınız. Okuyun ve toplumumuzda engelli çocukların anne, babalarının yaşadıklarını içinizde hissetmeye çalışın. Onların yerinde olsaydınız ne yapardınız ?

‘’Benim oğlum otizm hastası. Sağlıklı insana göre az gelişen, dünyada tedavisi olmayan, iletişim bozukluğu ve henüz araştırma safhasında olan bir rahatsızlık. Engelli bir çocuğunuz olunca, eş, dost, hatta akrabanız bile kalmıyor . Bu nedenle oğlumun kimselere muhtaç olmaması için özel eğitimde hep yanındayım. Evde devam edebilmek için özel doktora götürdüm, diyetler uyguladım, duyduğum, bildiğim, türbeler hatta hocalar derken önce Allah’ın izniyle sonra benim gayretimle bir şeyler öğreneceğini geçte olsa öğrendim …

‘’Bu çocuk deli mi ? ‘’

Öncelikle sokakta çocuklarla oynaması için müstakil ev tuttuk. Sokağa çıkıyorduk ama her çıkmamız üzüntü ile bitiyordu. Kimi çocuklar Seyithan’ın tekrarlayıcı hareketlerini taklit ediyor, kimisi ‘’Bu çocuk deli mi ?‘’ diyor. Kimisi gülüyor. Tehlikeleri bilmediği için arabanın önünden çekilmiyor. Sürücü kafasını uzatıp ‘’Abla, bağla bu çocuğu bağla‘’ diyor. O anda dünya başıma yıkılıyor. Ben topluma katmak istedikçe, onlar bizi dışlıyorlardı. Ama görünüşte gayet sağlıklı çocuktu, nerden bilebilirdi ki onun zihinsel engelli olduğunu. Sonuçta çocuktu, biraz hoşgörülü olamaz mıydı ?

Ben alışmıştım !

Ben yaşananlara alışmıştım. Ya ikizi ? Aynı yaşta olan çocuğum ağlayarak eve dönüyor, çoğu zamanda sokağa çıkmak istemiyordu. Sokağımızdaki çocuklara zaman içerisinde çikolata, dondurma v.s. alıp onlara Seyithan’ı kabullendirmiştim. Şu an sokağımızda gayet rahatız tabii bizi tanıyanlarla. Tanımayan kişilerle yine aynı problemleri yaşıyoruz.

‘’Sustur şu çocuğunu‘’

Çok hareketli bir çocuk olduğu için günlerimiz sokakta, parkta ve alış-veriş merkezlerinde geçiyor. Okulumuz olmadığı zaman otobüsle çarşıya gideceğiz. Durakta otobüs beklerken volta atıyoruz, duraktakilerin tuhaf bakışları üzerimizde. Otobüste oturacak yer bulursak çok problem yaşamıyoruz. Yer bulamazsak gideceğimiz yere kadar saniyeleri sayıyoruz. Otobüs, duraklarda ve ışıklarda durunca mızmızlanıyoruz, öne arkaya sallanmaya başlıyor, güya arabayı hareket ettireceğiz. Gideceğimiz yere varmadan çoğu zaman yarı yolda inmek zorunda kalıyoruz. İnmeyip yola devam edersek ‘’Anne, anne değil ki çocuğa sus demiyor‘’, ‘’ Sustur şu çocuğunu, biz senin çocuğunun sesini duymak zorunda değiliz‘’ v.s. Ne görgüsüzlüğümüz kalıyor, ne cahilliğimiz. Durumunu anlatınca, ‘’Bana ne senin çocuğundan‘’ diyen de var, özür dileyip acımaya başlayan, çocuğa bozuk para vermeye kalkan da.

Biraz hoşgörü

Otobüslerde gençlerin şakalaşmaları, kahkahaları hatta küfürlü konuşmalarından kimse rahatsız olmuyor da, 9 – 10 yaşındaki bir çocuğun mızmızlanmasından mı rahatsız oluyorlar ? Sağlıklı ya da değil, insanları görünüşüyle veya farklı oldukları için yargılamasak. Biraz hoş görülü olmak çok mu zor ? Çarşıdayız, kalabalıkta fazla fark edilmiyoruz. Ama durup beklersen yerlere yatma, sağa sola çekiştirme başlıyor. Dönerci fark edince bekliyoruz, sandalyeyi alıp oturuyoruz. Biliyor ki döner alacağız, 5 dakika rahatsız.

Ben ölünce …

Yaşadığımız toplumda sağlıklı, güçlü kuvvetli, akıllı insanlar kendilerini muhafaza edemiyorlar. Engelli çocuklar kendilerini sapıklardan, organ mafyasından nasıl koruyacak ? En önemlisi de ‘’Ben ölünce oğluma ne olacak ?‘’ sorusu ömrümden ömür alıyor. Başımı yastığa koyduğumda, kollarımı sığdıracak yer bulamıyorum. Seyithan’ım yanımda, bu günde güvende, onun da benim de ömrümden bir gün daha eksildi diye seviniyorum. Oğlumu çoook seviyorum. Bu dünyada sıkıntısını çekiyorum, öbür dünyada mükafatını alacağıma inanıyorum . Evlat acısı zordur ama Allah oğlumu benden sonraya koymasın … ‘’

Songül Yalçın

DUYURU Bu köşe ile ilgili yorumlarınızı www.tesyev.org sitesinden `Yazarlarımız` bölümüne tıklayarak yapabilirsiniz.

GÜZEL SÖZ Adalet olmadan düzen olmaz. Albert Camus