Ayıplı Mal
Ayıplı Mal Posta
Yavuz Kocaömer Posta
Yıllardır yazıp söylüyoruz. “Özürlü” deyimini kullanmak doğru değildir. Dünyanın hiçbir dilinde engelli insanlara “özürlü” denmez. Özür kelimesi, bir taraftan defolu anlamına gelip, diğer taraftan da özür dilemeyi çağrıştırmaktadır. Bu bakımdan, bütün dünyanın kabul ettiği “engel” kelimesini kullanmak gerekir. Bu gerçeği ilk anlayan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü oldu. Ve 1997 yılında Türkiye Özürlüler Spor Federasyonu’nun ismi, Türkiye Engelliler Spor Federasyonu olarak değişti. Daha sonra kurulan federasyonlar da yine Görme Engelli, İşitme Engelli gibi isimler aldılar. Türkçemizde sakat bir insanı tarif etmek için “sakat”, görmeyen bir insanı anlatmak için “kör”, işitme engelli bir insan için de “sağır” deyimleri kullanılabilir. Bu da son derece doğaldır. Bunlar o insanın engelini tanımlayan Türkçe kelimelerdir. Ancak, “özür” deyimi, yukarıda da belirttiğimiz gibi doğru değildir, yanlış anlamalara yol açar. Sakat bir insana “sakat” diyebilirsiniz ama “özürlü” dememek gerekir.
Bakın şu işe
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na “Tüketici Yasa Tasarısı” sunuldu. Tasarı ile ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcılar tarafından bildirilen standartta olmayan mallar “ayıplı mal” kabul edilecek. Tüketici, malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlü olacak. Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, imalatçı veya satıcı tarafından, tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde “Özürlüdür” ibaresini içeren bir etiket konulması zorunlu olacak. Tasarı bu şekilde yasalaşırsa, bundan sonra söz konusu ayıplı mallarda, marketlerde, dükkanlarda üzeri “Özürlüdür” etiketi yapıştırılmış ürünler göreceksiniz. Eminiz bu yasayı hazırlayanlar böyle bir sakıncayı düşünmemişlerdir. Ama “özürlü” kelimesi ülkemizde engelli insanlar için de (yanlış olarak) kullanıldığına göre, artık bu kavramın da değişmesi gerekir.
Prof.Dr.Şuayip Üşenmez
Sayın Bakanım, bu ayıbın ortadan kaldırılması zamanı gelmiş ve geçmektedir. Yapacağınız, öncelikle size bağlı olan T.C. Başbakanlık Özürlüler Dairesi’nin ismini değiştirmektir. Daha önce de bu sütunlarda size bu ricamızı iletmiştik. Ama bugün gelinen noktada artık bu kaçınılmaz olmaktadır. Aksi halde bir müddet sonra engelli insanlarımıza ayıplı mal mı denecektir? Bu ne biçim anlayıştır? Nasıl düşünülmeden verilen bir yasa tasarısıdır.? Özür kelimesinin sözlük anlamı; “kusur. defo, bozukluk” demektir. Ayrıca, bir kusurun, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme veya bu kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, bozuk bir mala “defolu, eksik” anlamına gelen “özürlü” deyimini kullanmak çok da yanlış değildir. Bunda yanlış olan, bu anlama gelen bir kelimenin, bir insanın doğuştan veya sonradan elinde olmadan sahip olduğu bir engelinin tarifinde kullanılmasıdır. Oysa bugün insan hakları bakımından engelli tarifinin nasıl yapılacağı konusunda tartışmalar mevcuttur ve bu deyimin insan haklarına en uygun şekilde yapılan tarifinin de Norveç Anayasası’nda olduğu kabul edilmektedir. Adı geçen anayasada engel şöyle tarif edilmektedir: “Engel, bir toplumun talep ettiği fonksiyonlar ile o bireyin yetenekleri arasındaki farktır.
Eğer insan haklarına ve insan haysiyetine saygınız varsa, ülkemizde bozuk malların üzerine “özürlüdür” etiketini yapıştırıp, sonra da eli kolu tutmayan veya gözü görmeyen, kulağı duymayan bir insana “Bu insan özürlü” diyemeyiz. Bu bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de bu yasa görüşülürken gerekli hassasiyeti göstereceğine tüm kalbimizle inanıyoruz. Kaldı ki, bize göre yasadaki deyim doğru ama devlet kurumlarında engelli insanlar için "“özürlü"”tabirinin kullanılması hem ayıp, hem de yukarıda belirtilen nedenlerle insan haklarına aykırıdır.