
Başıma Gelenler Radikal
Yavuz Kocaömer Radikal
2 ve 3 Haziran günü İsviçre nin Schenkon kasabasında Uluslararası Tekerlekli Sandalye Maratonu nu izlemeye gittim. Schenkon, Sur Gölü nün civarında küçük bir kasaba, mükemmel bir organizasyon. 42.195 kilometrelik parkur, gölün etrafında iki kere dönülmek suretiyle tamamlanıyor. T/1 – T/2 – T/3 ve T/4 kategorilerinde, bayanlar ve erkekler olarak 29 ülkeden 130 sporcunun katıldığı yarışma büyük bir heyecan içinde geçti.
Fanatik Gazetesi tarafından akreditasyonumu yaptırıp basın bürosuna gittiğimde, önce herkes çok şaşırdı. Çünkü böyle bir uluslararasu yarışmada ilk defa bir Türk basın mensubunu görüyorlardı. Yarışı takip etmem için benim bir arabaya bineceğim söylendi. Ancak, baslangıç yerine gittiğimizde, bir tek araba olduğu, onun da bir televizyon kuruluşuna verildiği ve benim bir İsviçreli bayan gazeteci ile bir motosikleti paylaşacağım söylendi. Motorun sepet kısmına İsviçreli bayan gazeteci oturdu, ben de motoru kullanan İsviçreli nin arkasına oturdum. Boynumda ise Alman arkadaşımdan ödünç aldığım 4-5 kg. ağırlığında koca bir objektifi olan Nikon.
Yarış başlamadan önce 200 metre kadar ileride yol üstünde beklemeye başladık. Start verildikten sonra, ilk gelen yarışmacıları fotoğrafladım. Sonra birden bire İsviçreli sürücü gaza basınca dengemi kaybedip onun beline sarıldım. Bir yandan nasıl fotoğraf çekeceğimi düşünürken, yanımızda bulunan diğer motor sürücüleri arkasındaki basın mensubu fotoğrafçıların başlarında kasklar giymiş olarak tersten oturduklarını ve böylece rahat fotoğraf çektiklerini gördüm. Oysa bana kimse ne kask verdi ne de motora ters oturmamı söyledi. Ellerimi bırakarak fotoğraf makineme sarılmak istediğimde, motorun üstünde uçacakmış gibi oldum, yeniden İsviçreli nin beline sarıldım. Bu sırada yanımdaki sepette rahat rahat fotograf çeken Isviçreli bayan gazeteci gülmeye basladı. Sonunda değme akrobatlara taş çıkartacak şekilde ayaklarımı motorun kenarına sabitleştirerek, kündeye gelen güreşçiler gibi geriye eğilerek fotoğrafları çekmeye başladım. (Kim bilir bu sırada annemin kulakları nasıl çınlamıştır.) Bu arada yarışın seyrine göre motor bir yavaşlıyor bir hızlanıyordu. Her sürat değiştirdiğinde ben yerimden zıplayacak gibi oluyor, çok çaresiz kaldığım anlarda İsviçreli nin beline sarılmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. Sonunda 1 saat 20 dakika süren yarış bitti ama ben de bittim. Ama çektiğim fotograflar hiç de fena değildi. Geçtiğimiz hafta Fanatik ve Radikal okuyanlar bu görüşüme herhalde katılırlar.
Yarış bittiğinde herkes birinci gelen Frei Heinz i kutlarken, aynı motorda birlikte fotoğraf çektiğimiz İsviçreli bayan gazeteci ve motorun sürücüsü de değişik akrobatik hareketlerimden sonra beni kutluyordu. Süratle bu tebrikleri kabul edip, ödül töreninin yapıldığı yere doğru yürüyerek 1 saat 20 dakika beraber olduğum bu iki arkadaşıma izimi kaybettirdim. Bundan sonra beni hiç kimse bir maraton yarışında motosiklet üzerinde fotograf çekmeye kesinlikle gönderemez.