
Diyarbakırlı Yaşar (II)
Diyarbakırlı Yaşar (II) Posta
Yavuz Kocaömer Posta
Geçen hafta bu sütunlarda, Diyarbakır’da bir kısım esnaf tarafından, ‘’ rahatsız ediyor gerekçesi ‘’ yle dövülen , akli dengesi yerinde olmayan ve sokaklarda yaşayan Yaşar’ın durumunu yazmıştık.
Sizlerden çok sayıda e-mail, fax ve telefon geldi. Bunları, yerimizin elverdiği ölçüde kısaltarak aşağıda yayımlıyoruz.
Bu arada , Diyarbakır Emniyet Müdürü Sayın Atilla Çınar , yazımızın çıktığı gün telefonla bizi aradı. Ertesi gün kendisi ile konuştuğumuz da, şunları söyledi : ‘’Adli soruşturmayı başlattım. Konuyla ilgili kişilerin dosyasını savcılığa göndereceğim. Ancak bir hususu belirtmek isterim. Orada gördüğünüz Polis Memurum , baştan bu işin içinde yoktu. Daha sonra gelip müdahale etmiş.’’
Bu arada Atilla Müdür çok dertli. ‘’ Yaşar gibi 8-9 kişi daha var Diyarbakır’ da. Benim Polis olarak bu insanları koruma altında tutmam mümkün değil. Diğer kurumların da aynı hassasiyeti göstermesi gerekir. Şu anda Yaşar bizim korumamız altında. Görevimiz olmamasına rağmen, kendisini yıkadık, temizledik, giydirdik ve koruma altına aldık. Bize en yakın rehabilitasyon merkezi Elazığ’da. En kısa zamanda Yaşar’ın işlemlerini tamamlayıp oraya göndereceğim. Ama biliyorum ki, bir süre sonra yine buraya gelecek. Engelli , ne yaptığını bilmeyen bir insanın dövülmesine şiddetle karşıyım. Görevimin sınırlarını da aşarak bu insanlara Diyarbakır’da hep yardımcı olmaya çalışıyorum. Ama benim de bir gücüm var ‘’.
Telefon konuşmamızda Atilla Müdür’ün son derece samimi olduğuna inandık. Haksız da değil. Maalesef Devlet Kurumlarımız arasında bir koordinasyon yok. Bir kurumun kabul ettiği belgeyi diğeri kabul etmiyor. Örnek mi ? İşte Türk Hava Yolları. Türk Hava Yolları Yetkililerin ifadeleri ile bu kurum, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Özürlüler İdaresi’nin verdiği özürlüler kartını ‘’ suistimal yapılıyor’’ diye kabul etmiyor. Oysa böyle bir yetkisi olmaması gerekir. Bir devlet kurumu diğer devlet kurumuna güvenmezse, insanlar devlete nasıl güvenecek ?
Konumuza dönersek, Sayın Atilla Çınar’a gösterdiği duyarlılıktan, Yaşar ve onun gibilerini , koruması altına aldığı için teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bir çift sözümüz de, ismini vermeden telefon eden, adını belirtmeden faks ve e-mail gönderen bazı okurlarımıza. Bir insana küfür etmek, hakaret etmek çok kolay. Ama medeni insanlar eleştirilerini kendi isimlerini de açıklayarak , kurallar içinde yaparlarsa, hem onların söyledikleri sözler dikkate alınır, hem de haklı eleştirileri varsa gereği yapılır. Aksi halde böyle gönderilen imzasız mektuplar ve e-mail’ler, bugüne kadar olduğu gibi çöp kutusuna gider.
İşte sizlerden gelen tepkiler…
Barış ve sevgi
Ben de Diyarbakırlıyım, Yaşar’ın başına gelenlere üzülmemek mümkün değil. Nerede olursa olsun , böyle bir olayı şiddetle kınıyorum.
Soruyorum size ; orada can güvenliğini korumak ve düzeni sağlamakla görevli bir polis memuru varken ; vatandaş nasıl müdahale etsin ? Tabii bu bahane değil. Ama polis memuru olarak ilk müdahale ondan gelmeliydi; belki o zaman vatandaş da çekinmeyecekti ve destek verecekti .
Geçenlerde Antalya ‘da meydana gelen olayı bilirsiniz: Sahilde cansız bir beden yatıyor. Ancak insanlar o kadar vurdum duymaz ki, eğlenmeyi kesmiyor ve cesedi kapamak için havlu ya da gazete vermemekten çekinmiyorlar. Yani Antalya ya da Diyarbakır fark etmiyor, Türkiyein dört bir yanında merhametsizce dolaşan insanlar var ! Bu gibi kareleri televizyonlarda, gazetelerde ve sokakta görebilirsiniz. Bu yüzden insan olduğuma utanıyorum! Ama nedense insanlık içgüdümüz yok derecede, duyarsız ve merhametsiz artık bütün kalpler… Ben bir Diyarbakırlı olarak tek iki hece kullanacağım. Yaşamak, hissetmek sevgiyi ve sıcakcık elleri …Hadi korkmayın haykırın sizde ! Sadece dört hece : BA-RIŞ , SEV-Gİ
Seval Yusufoğlu /Diyarbakır
Gerçekten barbar mıyız ?
Show TV ‘deki görüntüleri izleyim ve 2-3 gün etkisinde kaldım. Çünkü Yaşar 8-9 yıl önce benim de öğrencisi olduğum Diyarbakır Yetiştirme Yurdu’nun öğrencisiydi. 1992 ‘de Diyarbakır Yetiştirme Yurdu’nda olduğum dönemde, Yaşar yurda sürekli gelip giderdi. Bizler kendisine yiyecek ve giyecek verirdik. Onun akli dengesi bozuktur. Lakin üzülerek söylemek zorundayım ki, Yaşar Diyarbakır Yetiştirme Yurdu’nda kaldığı dönemde, , bize anlatıldığı kadarıyla çok çalışkan ve çok zeki bir çocukmuş . Ama o zamanki yurtta kalan büyük çocuklar tarafından dövülmüş ve istismar edilmiş. Yurtta kaldığım dönemde Yaşar’ın yeğeni de arkadaşımızdı ve o da gerçekten çok zeki ve çalışkan bir öğrenci arkadaşımızdı.
Bir çok insan tarafından dayak atılan , ezilen bir engellidir Yaşar. Onun dövülmesi sadece televizyondaki görüntülerden ibaret değil, , hor görülmesi artık olağan bir şey haline gelmiş.
Bu tür olaylara kayıtsız ülkemizin kaygılı bir evladı olarak bu olaydan üzüntü duyuyorum. Bazı ülkelerin dediği gibi gerçekten biz barbar mıyız , değil miyiz bir türlü karar veremedim.
B.Gök / Balıkesir
İçim taş gibi oldu
14 Temmuz Pazartesi günkü köşenizde yer alan ‘’ Diyarbakırlı Yaşar ‘’ başlıklı yazınızı içim taş gibi ola ola okudum. Programı Show TV’de izlememiştim. İyi ki izlememişim. Bu ülkede yaşamımı 38 yıldır engelli bir birey olarak sürdürmenin ne olduğunu çok iyi bilen bir insanım. Ben ve benim gibiler yine de şanslı sayılırız. Çünkü engellilerle yaşam kültürünü almamış insanlarla dolu toplumda zihinsel engelliler kadar ağır baskı ve kötü davranışlara maruz kalmıyoruz.
Ben bir Türk olarak ve bir insan olarak, toplumumuzun içinde bulunduğu gaflet halinden utanıyorum.
H.Erdal Denizaslanı/İzmir
Kaç Yaşar var kim bilir ?
En ufak bir olayda dünyayı ayağa kaldıran İnsan Hakları savunucuları nerelerdesiniz ? Yılın yarısından fazla Paris te, Londra’da , Berlin’de yaşayan ve ‘’halkım eziliyor ‘’ edebiyatıyla geçinenler ? Panterler, çevreciler, Yeşiller ? Ya sizler diye başlamak toplumun bir kesimine sıcak gelse de gerçeği tam yansıtmazdı sanırım . Diyarbakır’da herkesin göz önünde acımasızca ve öldüresiye dövülen engelli Yaşar için yazacağım birkaç satır !
Eğitim adına, adam katledilirken suskun kalıp, YÖK’çülüğü Atatürkçülük diye yutturmaya çalışanlar acaba daha az mı sorumlu ? Ya kontrolsüz çoğalmayı seçim programlarına yazanlar ? Büyük kentlere göçü körükleyenler, sağlıksız kentleşmeden güç sağlayanlar, yanan ormanlar , talan edilen hazine arazileri , gecekondular sorunlar ve bir türlü kalkındırılamayan zavallı ülkem. Cumhuriyetin kuruluşunu, kültürü sadece magazin sananları, başbakanın ismini , bir ekmeğin kaç lira olduğunu bilmeyenleri , üzüntü ve sevinç seremonilereinde silah atanları, korna çalanları , kaba kuvvet kullananları eğitenler ama aslında eğitemeyenler onlarda sorumlu değil mi ? 13 yaşındaki genç bir kıza neredeyse kasabanın yarısı tecavüz etse bile suskun kalanlar , ya onlar ? Aramızda isimleri ayrı, yazgıları aynı olan acaba kaç Yaşar yaşıyor ?
Erdoğan Gökçe / Karabük
Nefretle kınıyorum !
İslam’a göre , zihinsel engelliler Ahirette bile yaradan Mevlanın huzuruna çıktıklarında , akli ehliyeti olmadığından dolayı ayrıcalıklı insanlar olarak sayılır.
Diyarbakır’da vuku bulan zihinsel engelli bir kardeşimizin maruz kaldığı insanlık dışı bu olayın sebebi, nedeni ne olursa olsun şiddetle kınıyorum. Dayak olayını sinema filmi gibi izleyen halkımızın güvenliğini sağlamakla yükümlü olan polis memuruna sormak lazım , akşam başını yastığa koyduğunda hiç mi vicdanın sızlamadı ?
Ali Duran Karakaya / Bedensel Engelliler Spor Fed. As Başkanı
İnsanlık nereye gidiyor ?
14 Temmuz’da bu sütunlarda anlattığınız ‘’ Diyarbakır’lı Yaşar ‘’ olayında , bu duygulardan yoksun olan ve görevinin bilincinde olmayan insan örneklerini gördük. Bu olay hazmedilecek bir durum değil. Engelli bir insanın beynen ve fiziken yapacağı şeylerin çok kısıtlı olduğunu, ilkokula giden çocuğun bile bunları bildiğini düşünürsek , bu insanların hangi sınıfa girdiğini varın siz düşünün. Fiziki açıdan engeli olmayan bu insanların tek rahatsızlığı MANEN ENGELLİ oluşlarıdır.
Avrupa Birliği’ne gireceğimiz ( pek sanmıyorum) bu yüzyıl içinde ne kadar yol kat ettiğimizin resmini sizler zaten yazının altına döşemişsiniz . Bizler Avrupa sevdalısı, Avrupa meraklısı insanlarız. Biliriz ki en ufak bir kurumun dahi bazı kuralları , yasaları var. AB’de insan hakları konusunda kurallar koyarak hiç esnek davranmamakta. Kokoreçin yasaklanması konusunu tartışacağımıza bu konuları tekrar tekrar masaya yatıralım : İNSANLIK NEREYE GİDİYOR ?
Alper Gülya / İstanbul
Sokakların Çocuğu
Bilemedin mi sana karanlık gecelerden, yakıcı günlerden, ayazdan, kara kıştan, bahardan , yazdan, ağaç gölgelerinden , kaldırım taşlarından , yerdeki karıncadan , göklerde uçan kuşlardan, kediden , köpekten zarar gelmeyeceğini ? Onlar senin tek dostun , arkadaşın.
Parkların çocuğu Yaşar,
Bilemedin mi sana akıllı geçinen, insanlıkla alakası olmayan , vicdan ve cepleri kapkara cahillerden zarar geleceğini, onlara bırak sataşmayı şaka bile yapılmayacağını bilemedin mi ?
Türkiye’nin güzel insanları, bırakın Avrupa Birliği’ni ! Biz önce kendi adımıza , onurlu yaşamamız adına , Türkiyelilik adına değişelim , devamı gelir. Ama neylersin Yavuz Ağabey burası Türkiye , bu resimleri daha çok yayımlarsınız.
Havva Genç / İstanbul
Utanç duyuyorum
Öncelikle hepimizin bilmesi gereken şey “doğanın kabul ettiği hiç bir şeyi biz insanların kabul etmeme gibi bir lüksünün olmamasıdır”. Öyleyse doğa kabul ediyorsa , sizler neden kabul etmiyorsunuz ? Bu olayda isim Yaşar olabilir. Yarın sizin veya bir yakınınızın olmama garantisi var mı? Yok. Öyleyse engelli insanlarımıza gereken saygıyı göstererek , onların yaşam biçimlerini en iyi şekilde düzenleme görevini yerine getirmeliyiz. Engelli insanlarımızı dışlamakla hiç bir şey kazanmayacağımız gibi kaybetmekle de karşı karşıyayız.
Toplumumuzun eğitimsizlik düzeyini gözler önüne sergilediğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bu örnek olaydan da anlaşılması gereken en büyük eksikliğimiz eğitimdir. Hala engellilerin deli muamelesi gördüğü bir toplumun üyesi olmaktan da utanç duyduğumu belirtmek istiyorum.
M. D.
Yaşamayan Yaşar !
Şu anda elimde olsa Yaşar’ın saçlarını okşar , yaşadıklarının bir kabus olduğuna inandırmaya çalışır, hangi oyuncağı isterse almaya çalışırdım. Zira onun aklı bir bebeğinki kadar masum ve temiz. Ağlıyorum ağabey, o insanların hiç mi vicdanı sızlamadı ? Hiç mi üzülmediler yataklarına yattıkları zaman ? Çünkü o anda Yaşar’ın yatağı toprak, yorganı sadece yıldızlar. Özlediği , belki de bilmeden özlediği ılık nefes ise sadece rüzgardı.
Yazıklar olsun ağabey. Streslerini bir bebek döverken, dövenleri seyrederken atanlara yazıklar olsun. Yaşar yaşayamadan, yaşamaya çalışan Yaşar . Dualarım seninle.
Meral Seferoğlu / İstanbul
Utanmamız lazım
Biz engelliler olarak Diyarbakır Sakatlar Derneği ve Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nden bu engelli kardeşimize yapılan saldırının üzerine gidilip , suçluların kanuni yollardan cezalandırılmasını istiyoruz. Çünkü böyle çaresiz , sahipsiz engelli, yardıma muhtaç olan bu kardeşimiz Yaşar’ın durumu bizleri çok üzdü. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki Avrupa Birliği’nin kapısının eşiğinde bulunduğumuz şu günlerde , televizyondaki ve gazetelerdeki bu görüntüler ile mi Avrupa Birliği’ne GİRECEÄİZ ? İnsanların utanması lazım.
Yakup Özden / Samsun Bedensel Engelliler Spor Kulübü Başkanı