GÜN
SAAT
DAKİKA
SANİYE
| Posta

Merhaba güzellik

Merhaba güzellik Posta

Yavuz Kocaömer Posta

Bu hafta sizlere bir engelli kızımızın gönderdiği mektubu sunacağım. Mektup Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı ( TESYEV ) Genel Müdürü Berrin Altınöz’e yazılmış. Size biraz bilgi vereyim: Berrin Altınöz, Marmara Üniversitesi Spor Yüksek Okulu mezunu. Dört yıldır TESYEV ‘de görev yapıyor. Eğitim müdürü olarak başladığı bu kuruluşta genel müdürlüğe kadar yükselen Altınöz “engellilerin ablası” olarak anılıyor.

TESYEV’e başvuran bir çok engelliden birine ait olan bu mektup isminin açıklanmasını istemeyen bir engelli kızımıza ait. Bu kızımız Berrin Altınöz’le görüşmelerinden bir süre sonra kendisine aşağıda okuyacağınız mektubu yazmış:

Merhaba Güzellik Güzel olan her şeyi yüreğinde barındırdığın için mektubuma böyle başladım. Nedenini bilmiyorum ama 13 yıllık arkadaşlarımla bile bu kadar yakın değildim. Hatta ailemle bile. Bunun nedeni belki de içten içe duyduğum öfke. Beni önemsemedikleri, ihtiyacım olan ilgiyi vermedikleri için onları suçluyordum. İlginç belki ama kendimi kaplumbağaya benzetiyorum. Etrafındaki tehlikeler onun kabuğuna saklanmasına neden oluyor. Beni de çevremdeki incitici bakışlar kendi kabuğuma itiyor. Uzun süre dışarı çıkamıyorum. Bir ara kafamı uzatıp etrafı kolaçan ediyorum. Sıcak bir bakış görürsem yoluma devam ediyorum.

Gelelim oradan ayrıldıktan sonra neler yaptığıma: Bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Şöyle bir hafızamı yokluyorum. Hayır hafızamda böyle bir anı yok. Belki de yaşamadığım için bu kadar tatlı geldi. Kendimi önemli, değerli hissettim. Hatta özel bir çocuk… Mutlu, huzurlu ve rahatlamış olarak yola çıktım. “Kendimi Engelletmem” kitabını hemen bitirdim. Okuduğum her satırda ne kadar güçlü bir insanmış diye düşündüm. Onu bu kadar güçlü yapan neydi? Ya da bende olmayan neydi? Bulduğum cevap hep aynıydı: Onun ailesi ve çevresi ona inanmış, destek vermişti. Daha çocukken annesi “Arkadaşına ne güzel yürüdüğünü göster” diyordu. Yapabildiklerine bakıyorlardı, yapamadıklarına değil. Ben ise irili ufaklı kazandığım her başarıyı yalnızlığımla kutladım.

Beyazıt Öztürk Beyazıt Öztürk bir röportajında “Ben söyleyemediğim bir harfe bakmadan, söyleyebildiğim 28 harfle nasıl cümleler kurduğuma baktım” demişti. Kendimi motive edecek söz ya da olaylar buluyorum. Kendimi kötü hissettiğimde bunları düşünüyorum. Ama geçmişte yaşadığım olumsuzlukları unutamıyorum. Bunları da yeneceğim, kendi ayaklarımın üstünde duracağım günler gelecek. Önce bağımsız, sonra da engelsiz olacağım. Ben kendimi bedensel engelli olarak görmüyorum. Ben ‘çevre’ engelliyim. Neyi yapıp yapamayacağıma ben değil onlar karar verdi. Ben okula gidene kadar arkadaşlarımla doyasıya oynadım, koştum. Ama İlkokul öğretmenim mendil kapmaca oynatırken bana sadece mendil tuttururdu. Koşamayacağımı düşünmüş olmalı ki koşmama engel oldu. Oyunla başladı ama ardı arkası kesilmedi. Yapabileceğimden emin olduğum şeyleri bile yapamayacağım fikrini aşıladılar. Ailem bunun temellerini atmıştı zaten. Şimdi yaşadıklarımı düşündüm de nelere katlanmışım ve katlanıyorum.

Güçsüzlere yer yok “Güçsüzlere yer yok” demiştiniz. Haklıydınız. Güçlü olmak için uğraşıyorum. Arkadaşlarımla iken kendimi sağlıklı bir insan gibi hissediyorum. Bana inanıyorlar, güveniyorlar, önemsiyorlar. Kısacası yanımdalar ve onlar da engelli olduğumu unutuyor. İngilizce kursuna yazıldım, yıllardır yapmak isteyip yapamadığım birşeydi. Ayrıca doktora gidip yapmam gereken hareketleri öğreneceğim. Spor gerçekten insanın özgüvenini arttırıyor. Benim buna çok ihtiyacım var. En çok da yüzmek istiyorum. Kendime olan güvenimi arttırmak için ne gerekiyorsa yapacağım. Yanınıza her gelişimde gözlerimdeki ışıltı daha da artacak. Ben ‘kendimi engellettirmedim’ diyeceğim. Bence dünyada sadece iki tür engelli var. Birincisi, bizim durumumuzdaki insanları önemsemeyen, düşünceden yoksun engelliler. İkincisi, sevgiyi vermekten korkan sevgi engelliler. Beni size yönelten şeyi şimdi buldum. Dışarı çıktığım nadir zamanların birinde aldığım gazetenin yapraklarını çeviriyordum. “Sevgi engelli değilseniz …” diye başlayan bir yazı ilişti gözüme. O zaman ilk aklımdan geçen şey “Sevgi engelli olmaktan kötü ne olabilir?” oldu. İyi ki sevgi engelli bir insan değilim diyerek kopartıp aldım. Kendi kendime bir şey yapamayacağımı, yardıma ihtiyacım olduğunu düşündüm. Gerçekten aradığım manevi desteği verecekler mi, ailem bile vermiyor ki diye geçiriyordum içimden. Başka yolun yok, denemelisin! Ve iyi ki denemişim. Başaracağıma inandım her zaman. Artık buna başkaları da inanıyor. Bunu bilmek, hissetmek ne güzel şey bir bilseniz.

Ben okuduğum için şanslıyım Ben okuduğum için çok şanslıyım. Okulumu bitireceğim. Yabancı dil ve bilgisayar kullanmayı öğreneceğim, yüzeceğim, bir yolunu bulup yapmak istediğimi yapacağım. Bu hayat benim hayatım. Bugüne kadar güçsüz kaldım. Yapabileceğim, başarabileceğim hiçbir şeyi yapamadım. Ama bundan sonra güçlü olacağım. Ailemin çocuklukta yarattıkları olumsuz etkiler için de psikolojik destek göreceğim. İçimden gelen ne varsa yazdım. Konuşuyormuşuz gibi rahatladım. Bana güvendiğiniz, inandığınız için… Her şey için teşekkürler. Bizim, sizin gibi insanlara çok ihtiyacımız var. Kendinize iyi bakın ve sevgiyle kalın. İşte böyle sevgili okurlar, bazen bir kıvılcım, içimizdeki yaşama, başarma gücünü böyle ateşliyor.