MUSTAFA ILICALI HOCAM ÜZÜLMÜŞ
Erzurumluların tabiriyle, 2026 Kış Olimpiyat Oyunları’na aday adaylığımız dahi kabul edilmedi. Biz bu konudaki görüş ve eleştirilerimizi yazdık. Tabii burada Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı’yı muhatap olarak gördük. Zira tüm medyada ve çıkan haberlerde hep o konuşuyordu. Telefonda defalarca anlatmaya çalıştık. “Yanlış yapılıyor, Sayın Cumhurbaşkanımızı boşu boşuna meşgul ediyorsunuz, şu şu nedenlerle bu adaylığın, adaylık başvurusu dahi kabul edilmez” dememize rağmen, Erzurumlu Dadaşların ısrarı ile bu adaylığın başvurusu – tabii emir de Sayın Cumhurbaşkanı’ndan gelince – Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) tarafından yapıldı.
Heyette kimler var? Ama geçenlerde yaptığımız uzun bir telefon görüşmesinden sonra anladık ki bunların sorumlusu tek başına Mustafa Hocamız değil. Orada bir heyet varmış ve bu heyetin görüşleri böyleymiş. Kimdir bu heyet? O heyette kimler vardır? Bu konularda neler bilirler? Sonra söylenen, “Evet aday olamadık ama Erzurum ismi dünyada duyuldu” sözleri kulağımıza geldi. Hayda! Türkiye’nin prestiji uluslararası bir organizasyonda kaybolurken, Erzurum’umuz dünyaya tanıtıldı. Bu mudur bunun bedeli? Defalarca söyledik. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Thomas Bach, biz adaylığımızı yapmadan önce “Artık bundan sonra kış sporlarında gelişmekte olan ülkelere olimpiyat oyunları verilmeyecek” dedi.
Niye söylemediniz?
Eskiden durum farklıydı. Kaldı ki, en büyük yanlışlarımızdan biri de sadece olimpiyat oyunlarından bahsetmemizdi. Paralimpik oyunları olmadan olimpiyat oyunlarının yapılamayacağı da uluslararası bir kuralken. Mustafa Ilıcalı Hocamızı üzmek gibi bir niyetimiz asla olamaz. Kendisinin bu ülkeye ne kadar bağlı olduğunu, doğup büyüdüğü yer olduğu için özellikle de Erzurum’a nasıl sahip çıktığını hiç tartışmayız. Bu eleştirilerimizi Mustafa Hoca’ya karşı bir eleştiri konusu yapıp onu kötüleyenler önce kendi hallerine baksınlar, ondan sonra bilmedikleri işlere karışmasınlar. Bu arada iki çift lafımız da Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Sevgili Prof. Dr. Uğur Erdener’e, Sevgili Başkan, size Cumhurbaşkanlığımızdan veya onun vasıtasıyla birilerinden bu talep geldiği zaman, niçin “Alma şansımız sıfır, yapmayalım böyle bir şey” diyemediniz? Ama aynı şeyleri telefonda bu satırların yazarına söylemiştiniz.
Çocuk Film ve Kanallarındaki Engelli Karakterler
Yeni bir rapor yayınlandı. Çocuklara özgü televizyon kanallarında ve çocuk filmlerinde yer alan engelli karakterlerin büyük ölçüde eksik, yetersiz gösterildiğine ve çaresizce tasvir edildiğine dair yeni bir rapor açıklandı. Çocuklara yönelik televizyon şovlarında, geçen yılki karakterlerin yüzde 1’inden azının engelli olduğu belirlendi. Buna karşın, aile dostu filmlerde öne çıkan karakterlerin yüzde 8.1’i engelliydi (Bu 10 yıldaki en yüksek yüzde). Yine de bu oran gerçek hayatı yansıtmakta yetersiz kalıyor. Bilgiler, TV’de ve 2018’de yayınlanan filmlerde ırk, cinsiyet, cinsellik ve engellilik temsillerini inceleyen Mount Saint Mary’s Üniversitesi’ne bağlı ‘Medyada Cinsiyetle İlgili Geena Davis Enstitüsü’nün yakın tarihli raporundan geldi. Rapor engelli karakterlere yer verilse bile sıklıkla kalıplaşmış şekillerde gösterildiğini ortaya koydu. Çocuk filmlerindeki engelli karakterlerin yaklaşık yüzde 5’inin süper kripto klişeye uyduğu kabul edildi. Çünkü sıkıntıya rağmen engelli karakterin zorlukların veya bozulmanın üstesinden geldiği görüldü.
Marjinalleştirmek gereksiz
Rapor, “Yer alan bu klişe, engelli olmayan izleyicilerin, toplumun engellilere yönelik davranışlarını sorgulamadan veya değişiklik yapmadan ilham almalarını sağlıyor” diyor. Analize göre, çocuk filmlerinde engelli karakterlerin üçte biri öldü ve yüzde 37’den fazlası bir şekilde kurtarıldı. Bu arada, popüler filmlerde engelli karakterlerin yüzde 6.1’inin şiddet gösterme olasılığı daha yüksekti. Geena Davis Medyada Cinsiyet Enstitüsü CEO’su Madeline Di Nonno, “Sonuç olarak, gördüğümüz ilerlemeye rağmen, renkli insanlar ve engellilerin (çocuklar) filmlerin içeriğinde marjinalleştirildiği görülüyor. İçerik yaratıcıları, yarattıkları dünyaların ve hikayelerin gerçek dünyaya benzemesini sağlamalı. Marjinal karakterleri tamamen insan olarak sunmalı. Böyle yapılırsa gece boyunca ekrandaki sunumlar iyileştirebilirler” dedi.
Gözlerim doldu
Bizim bu rapordan anladığımız: Etrafımızda günlük hayatta yaşanan o kadar engelli hayatı ve hikayesi varken, bu gibi hassas bir konudan çok da fazla süper kahraman hikayesi yaratmaya gerek yok. Sanırım bu konuda Türk sinemasını örnek almaları gerek. Bu gibi araştırmalar ülkemizde yapılıyor mu henüz araştırmadım. Ama sinemacı arkadaşlarıma soracağım. Türkiye’de olabildiğim kısıtlı zamanlarda özellikle engellilerle ilgili filmleri kaçırmamaya çalışıyorum. ‘7.Koğuştaki Mucize’ isimli filmi hem nefesim kesilerek hem gözyaşlarımı silerek hem de boğazım düğümlenerek izledim. Orada muhteşem bir ekip işi vardı. Ben engellilere gönül vermiş biri olarak elbette sevgili ‘Memo’ karakterine başka bağlandım. Memo, küçük kızı Ova ile aynı yaş zekasına sahip olduğu için, kızıyla çok iyi anlaşan ama gerçek hayatta bunun zorluklarını yaşayan bir yetişkin.
Aras Bulut İynemli’den umutluyum. İçinde kötülük duygusu bulunmayan, tertemiz ama içindeki iyilik ve masumiyeti de ifade edemeyen, anlatamayan bir yetişkin. Sadece fiziksel olarak yetişkin. Aras Bulut İynemli bir kez daha harika bir iş çıkarmış. Bu genç oyuncunun, ilk defa bir engelliyi oynayışı değil, yıllar önce Çağan Irmak filminde de yine bedensel engelli bir genci canlandırmıştı.
Aras Bulut, Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı’nın (TESYEV) bursiyerler toplantısını ziyaret ederek 350 engelli gencimiz ile de bir araya gelip sohbet etmişti. Geçen hafta ülkemize 47. Uluslararası Emmy Ödülleri’nde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü getiren değerli oyuncu Haluk Bilginer’den sonra Aras Bulut İynemli’den de umudum var. Sözü çok uzattık. Türkiye engelli filmleri konusunda gerçekten lider bir ülke olma konusunda emin adımlarla ilerliyor.