ÖLDÜKTEN SONRA
Yavuz Kocaömer Posta
Ülkemizde adettir. Tanıdığımız, bildiğimiz bir insan öldükten sonra, onun için ağıtlar yakmaya başlarız. “Rahmetli büyük adamdı, hizmetleri unutulmaz, iyi bir aile babasıydı, büyük insandı, çevresinde çok sevilirdi” vs. vs. Bunlaırı dost toplantilarında, sohbetlerde dinlersiniz, gazetelerde okursunuz. Hele o toplumumuzda tanınan bir insansa, bu ağıtlar inanılmaz boyutlara ulaşır.
Oysa özellikle topluma hizmet eden insanlar ister siyasetçi olsunlar, ister işadamı, ister bürokrat, ister bir sivil toplum örgüt üyesi veya sporcu veya iyi bir bilim adamı, bu insanları yaşarken topluma anlatmak, onlari birer örnek olarak ortaya çıkarmak çoğu zaman aklımıza gelmez. Çekiniriz, “yağcı” denilmesinden çekiniriz. Bunu yapanlara, “Menfaati var da onun için yapıyor” deriz. “Kim bilir ne çıkacak, işi vardır” deriz. Çünkü biz, düsündüklerimizi açıkça söyleyemeyen bir toplumuz. Çevremizdeki yanlışları eleştirirken ipin ucunu kaçırır, işi hakarete dökeriz. Ama iyi şeyleri övmeye, insanlarımıza duyurmaya her nedense çekiniriz.
Altın küre
Bu sütunlarda, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün engelliler konusundaki gözümüze çarpan aksaklıklarını her zaman eleştirdik. Gerekirse yine de eleştirmeye devam edeceğiz. Ama bir gerçek var, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bugün eskisine göre engelliler sporuna çok daha fazla ilgi göstermekte, sorunlaron üzerine gitmekte, tüm maddi zorluklara rağmen olanakları zorlayarak ortaya bir seyler çıkmasına katkıda bulunmaktador.
İstanbul’da yapılan 1. Uluslararası Dr.Trawinski Tekerlekli Sandalye Basketbol Turnuvası’nın final gününe Gençlik ve Spor Genel Müdürü bir Pazar günü olmasına rağmen Ankara’dan kalkıp gelmiştir. Aynı şekilde, genel müdür yardımcılarından Ferhat Karahan nerede ise turnuva boyunca maçları izlemiş ve bu organizasyona manevi bakımdan destek olmuştur.
Bu arada, kapanış töreninde Sayın Kemal Mutlu tarafından şahsıma, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün “altın küresi” verilmiştir. Üzerinde söyle yazmaktadır:
“Türkiye’deki engelliler sporunun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında Federasyon Başkanı, gazeteci ve bir uzman olarak yapmış olduğunuz çok değerli katkı ve hizmetlerinizin anısına teşekkürlerimle.”
Bu altın kürenin manevi değeri bizim için çok büyüktür. Zira bu ödül, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından sadece Dünya ve Olimpiyat Şampiyonları ile spora hizmeti geçenlere verilmektedir.
Bu onuru yaşayıp salondan ayrılırken birkaç tanıdığımız yanımıza gelmiş ve aynen söyle söylemiştir: “Başkan, ne o sana sus payı mı verdiler?”
İşte Türkiye’de çarpık kafaların, düşüncelerin ibret verici bir örneği. Bir insana, herhangi bir konuda katkılarından dolayı manevi değeri büyük bir ödül verildiğinde bu hemen sus payı olur. Hatta rüşvet olur veya benzeri bir şey.
Oysa bu sözü söyleyenler, o insanın beş yıldır engelliler sporu konusunda verdiği mücadele karşısında böyle bir ödüle layık görülmesinin diğer insanlar için de bir örnek teşkil edeceğini akıllarına bile getirmezler. Onlar hep öküzün altında buzağı ararlar ve maalesef bu tip buzağı arayıcıları toplumumuzun her kesiminde fazlasıyla mevcuttur.
Vedat Bayram
Birkaç hafta evvel bu sütunlarda İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürü Vedat Bayram’ı anlattık. Neden? İnsanlarımıza örnek olsun, diğer illerdeki spor müdürlerimiz de teşvik olsunlar ve bileğinin, kafasının hakkıyla bir görevi, normal koşullarda yapması gerekenden çok daha büyük bir özveriyle yapan bir insanı toplumumuz tanısın istedik. Bunun için de tepkiler aldık. “Ne gerek var” gibisinden.
Gerek var. İyilikleri güzellikleri anlatmaya her zaman gerek var, topluma örnek olsunlar diye.
Bu yazı bir çok insanımıza yeniden düşünme olanağı vermeli. Kötü şeyler karşısında, yanlışlar karşısında hırsa kapılıp küfür etmek, hakaret etmek yerine demokratik eleştiri hakkımızı kullanmamız gerektiği gibi, iyilikler, güzellikler ve onların sahipleri hakkında yapılan yayınları, söylenen sözleri de kıskançlık göstermeden içimize sindirebilmeyi bir kez daha hatırlatmak için.