YARDIM KAMPANYALARI YAPILMALI AMA
Zaman zaman televizyonlar veya yazılı medya aracılığıyla bazı engelli kurumları adına düzenlenen yardım kampanyalarına , bir kısım engelli arkadaşımız ‘’ Bizi dilenci yerine koyuyorlar. Devlet böyle yardım kampanyalarının yapılmasına izin vereceğine ihtiyaçlarımızı sağlasın’’ gibi gerekçelerle tepki gösteriyor. Dünyada durum Yapılan yardım kampanyalarının ülkemizin ekonomik, sosyal durumu ile bir ilgisi yoktur. Türkiye’den daha güçlü ekonomilere sahip , engelli haklarının neredeyse mükemmel bir şekilde düzenlendiği ülkelerde dahi bu tip yardım kampanyaları zaman zaman yapılmaktadır. Amaç , sosyal dayanışmayı sağlamaktır. Bu ülkede yaşayan insanların da toplum içinde olup bitenlere dikkatini çekmek, elde edilecek gelirlerle de onların eğitimlerine , spor yaşamlarına , sağlık hizmetlerine , araç ve gereç ihtiyaçlarına katkıda bulunmaktır. Herşeyi devletten beklemek de mümkün değildir. Bu bakımdan böyle kampanyaların yapılmasında , toplumun duyarlılığını da sağlamak bakımından fayda vardır. Önemli olan toplanan paraların nerelere harcandığı ve bunların denetimidir. Fenerbahçe kör topal, Galatasaray kör ! Bir süre önce Habertürk sitesinde , Sedat Tunalı’nın , Galatasaray ve Fenerbahçe’nin o hafta oynadığı futbolu eleştirirken , yukarıda kullandığı başlığı eleştirip ‘’ Böyle olumsuzlukları hep engellilerle özdeşleştirmek doğru değil ‘’ diye yazmıştık. ‘’ Üzdüysem özür dilerim ‘’ Daha sonraki günlerde Sedat Tunalı’dan bir mail aldık ve kendisiyle telefonda görüştük. ‘’ Siz ve sizin gibi koca yürekli insanlar için başımın üstünde sürekli rezerv edilmiş bir bölüm var , bilesiniz ‘’ diye başlayan mailinde ‘’ Üzdüysem gerçekten özür dilerim . Telafi etmeyi becerebileceğimi sanıyorum. Bir de benim gibi hassas birinin zaman zaman dengeyi tutturamayacağını da bana gösterdiğiniz için size ayrıca teşekkür ediyorum ‘’ diyor. Diğer medya mensuplarının benzeri davranışlarını eleştirdiğimiz de bir küfür etmedikleri kaldı. Çünkü onlar herşeyi bilen , kıymeti kendinden menkul futbol yorumcularıydı. Bu bakımdan Sedat Tunalı’nın gösterdiği hassasiyet , özür dileme konusundaki erdemini saygı ile karşılıyor , biz de kendisine teşekkür ediyoruz. Erman Toroğlu’na cevap Kısa bir süre önce biraraya geldiğimiz engelli spor kulüpleri başkanlarından bazıları ve bazı dostlarımız ‘’ Erman Toroğlu sizin için ‘’ Ben bu işi çözdüm , Yavuz Kocaömer engellilerin sırtından malı götürüyor ‘’ dediğini biliyoruz. Neden cevap vermiyorsunuz ? ‘’ diye eleştirdiler. Birincisi , adı geçen şahsa cevap vermek , onu muhatap kabul etmektir. İkincisi bu tip olaylarda Ömer Hayyam’ın şu dizeleri hep aklımıza gelir . Kör cehalet Kör cehalet çirkefleştirir insanları , Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek bir cevabım var elbet, Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, BİR DE SÖYLEYENE BAKARIM ADAM MI DİYE. Ömer Hayyam böyle demiş. Hemen ilave edelim, biz Ömer Hayyam değiliz, suskunluğumuzun da belli bir süresi ve ölçüsü olduğunu da yakınen tanıyanlar bilir. Dr. Şentürk Uzun kimdir ? Dr. Şentürk Uzun , 1990 – 2000 yılları arasında muhtelif ilçelerde Kaymakamlık yaptıktan sonra , 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrası Sakarya Vali Yardımcılığı yaptı. 2003 yılında kurulan Dernekler Dairesi Başkanlığı’na Kurucu Başkan olarak atandı ve halen bu göreve devam etmektedir. ‘’ Nasıl tanıştık ? ‘’ Bundan yaklaşık 7 – 8 ay önce Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı’nın ( TESYEV ) bir yardım kampanyasında çıkan sorunlar üzerine, kendisini Ankara’da ziyaret ettik. Bizi dikkatle dinledi, ancak sorunun çözülmesi uzayınca endişeye kapıldık. Sonra kısa bir süre önce aldığımız bir telefonla sorunun çözüldüğünü öğrendikten sonra kendisiyle görüştük. Engelliler konusunda çok hassas olan Dr. Şentürk Uzun’un bu hassasiyetinin, yaptığımız bir araştırma ile ciddi ve düzgün çalışan tüm dernekler konusunda aynı şekilde olduğunu gördük. Ülkemizdeki onbinlerce dernek arasında ayrım yapmayan , tarafsız bir bürokratla karşılaştık. Bürokratlar Almanya’da devletin yabancılar sorumlusu olan , bir süre Türk – Alman Genç Sporcuları Mübadele Derneği ‘ nde 1980’li yılarda birlikte çalıştığımız Funke Hanım aklımıza geldi. Aynı görevi 16 yıl yürüten , bu arada çeşitli görüşlere sahip iktidara gelen partilerle çalışan Funke Hanım , Alman Devleti’nin yönetiminde yer alan partilerin yandaş değil , ehliyete önem verdiğinin önemli göstergelerinden biridir. Umarız Dr. Şentürk Uzun gibi bürokratların , ülkemizde iktidarda kim olursa olsun , bilgi birikimleri bir kenara atılarak danışman kadrosuna alınmayacağı ve devlet için çalışan insanların siyasetten ayrı tutulduğu günleri görürüz.