| Posta

KÖYÜME TEKERLEKLİ SANDALYEDE DÖNDÜM

Bu başlık 5 Kasım 1995’te, gazetemizin ikinci sayfasında yayınlanmıştı. Köşenin sahibi de bugünkü genel yayın yönetmenimiz Rifat Ababay’dı. Rifat Ababay, o zaman gazetemizin yazı işleri müdürlerinden biriydi. Fotoğraflarla süslenmiş o günkü yazıyı gelin hep birlikte okuyalım.

Balıkesir’in Susurluk ilçesi Balıklıdere Köyü’nde yaşayan 46 yaşındaki Naim Sav’dan mektup ve fotoğraflar aldım. Sav’ın duygu yüklü satırlarını sizlerle paylaşmak istedim: “25 yaşına kadar sağlam olarak yaşadım. 25 yaşında İstanbul’da geçirdiğim iş kazası sonucu belden aşağım felç oldu. Ömerli Barajı’nda döküm ustabaşı olarak çalışırken üzerime düşen üç tonluk demir direk beni ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum etti. K[Posta-08.12.2003] “Köyüme Tekerlekli Sandalyede Döndüm”azadan sonra köyüme, yürüyerek gittiğim İstanbul’dan tekerlekli sandalyede döndüm! Bir süre sonra da yaşlı anne ve babamın ölümü sonucu yapayalnız kaldım. Size gözyaşları içinde yazdığım bu satırların tek bir amacı var: Büyük Türk halkı sizin öncülüğünüzde muhtaç sakatlara tekerlekli sandalye almak için müthiş bir uğraş verdi. Taş yürekli kolacılar “hayır” dediler! Allah’ın bizim yaşadıklarımızı bir daha kimseye yaşatmamasını diliyorum. Ama yaşamayan da bilmez. Tekerlekli sandalyenin biz sakatların hayatında çok önemli bir yeri var. Benim kimseye muhtaç olmadan 21 yıldır tek başıma yaşayabilmem sandalyem sayesindedir. Bunu lafla anlatmak zor. Size fotoğraflarımı yolluyorum. Ellerindeki engin imkanlara karşın tekerlekli sandalyeyi bizlere çok görenler, sandalyenin bizim yaşamımızdaki yerini görsünler istedim. Sandalyesiz bir sakat iki kez sakat demektir. Size ve POSTA’ya biz sakatlara verdiğiniz büyük destekten ötürü minnettarım.” Naim Sav’ın satırlarının üstüne başka söze sanırım gerek yok…”İşte böyle yazmış bundan 8 yıl evvel sevgili Rifat Ababay .

Engellilerin dostu Yukarıda okuduğunuz gibi gazeteniz POSTA , “Çengelli İğne” köşesinden çok daha önce, yayın hayatına başladığı günlerden beri hep engellilerin yanında oldu. Bunda Rifat Ababay’ın ve birlikte çalıştığı arkadaşlarının katkısı çok büyük. 3 yıl kadar önce bu görev bize devredildi. Her zaman yazıp söylediğimiz gibi biz bu işlerde aracıyız. Haftada bir gün, bu gazetenin yarım sayfasını bize veren genel yayın yönetmenimize ve çalışma arkadaşlarına bu vesileyle bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz.

Susurluk ziyaretiNaim Sav bir yıldır bize devamlı mektup yazar, e-mail gönderir, oradaki çabalarını anlatır ve bizi ısrarla Susurluk’a davet ederdi. Baktık kurtuluş yok, 2 hafta önce TESYEV’den aldığımız tekerlekli sandalye ve diğer malzemelerle Susurluk’a gittik. Heyecandan yerinde duramayan Naim Sav ve kendisine destek olan taksi sahibi arkadaşı Sinan ile karşı komşusu Fatma bizleri karşıladı. Sanki yıllardan beri birbirini tanıyan dostlar gibi Naim’le kucaklaşıp, dakikalarca öyle kaldık. Sonra bizi Susurluk Kaymakamı’nın makamına götürdü.

Örnek kaymakamKaymakam Abdullah Etil, Susurluk’ta engelliler için elinden gelen her şeyi, hatta fazlasını yapan bir insan. Naim Sav’ın teklifi ve onun desteğiyle Susurluk’ta engelliler bu yıl ilk kez cumhuriyetimizin 80’inci yıl kutlamalarına katılmışlar. Geçit töreninde taşıdıkları pankartın üzerindeki yazı ise çok anlamlı: Bizi anlayan, engel değil destek olur. Kaymakam Bey’le birlikte bizleri bekleyen Susurluklu 15 kadar engelliye getirdiğimiz tekerlekli sandalyeleri ve diğer malzemeleri verdikten sonra, arabalarımıza binip Naim Sav’ın köyüne doğru yola çıktık.

Balıklıdere Köyü150-160 kişinin yaşadığı Balıklıdere köyünde, Naim Sav tek başına bir evde yaşıyor ve neredeyse tüm ihtiyaçlarını kendisi görüyor. Yaşama sıkı sıkıya bağlanmış, kurduğu telsiz ağıyla civardaki engellilerle devamlı iletişim halinde. Karşı komşusu Fatma’nın mesleği inşaat teknikerliği. O da hasta annesine bakmak uğruna mesleğini bırakmış. Hep Naim ağabeyinin yanında . Ona yemek pişiriyor ve onu hiç yalnız bırakmıyor.

Prof. Dr. Önder KayhanNaim Sav, yaklaşık 30 yıl önce geçirdiği kazadan sonra bir süre İstanbul Okmeydanı Sosyal Sigortalar Hastanesi’nde daha sonra da bir yıl Balıkesir Tıp Fakültesi’nde tedavi görmüş. Sırtında açılan yatak yaralarının o tarihlerde Balıkesir’de çaresi bulunamamış. Hatta hipokrat yeminini unutmuş bir doktor yakınlarına “Bu yaralar artık kapanmaz. Onunla beraber mezara gider” diyecek kadar da ümitsiz konuşmuş. O tarihlerde 75 yaşında olan ve daha sonra vefat eden babası Naim’e inanmış. Birlikte Bursa Tıp Fakültesi’ne gitmişler. Bugün Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Önder Kayhan, o tarihlerde Bursa’da asistanmış. Naim’e çok yardımcı olmuş. Diğer hocaların da yardımıyla çok kısa bir sürede Naim’in yaraları kapanmış. Naim, bu süre içinde Önder Kayhan’ın kendisine gösterdiği yakınlığı ve yardımı asla unutamıyor.

Naim’in bahçesiNaim’in evi düz ayak. Kazadan sonra tekerlekli sandalyede yaşayacağını bildiği için evini ona göre düzenleyerek inşa ettirmiş. Bahçesinde sayabildiğim kadarıyla 22 tavuğu vardı. İçeri girdiğimizde kendine yer bulabilen tavuklar Naim’in kucağına doldular ve onun elinden yem yemeğe başladılar. Tavukların insanlara bu kadar yakın olduğunu ve çekinmeden kucağa oturup kendilerini okşattıklarını ilk defa gördüm. Daha sonra yine kendi düzenlemesi olan kümes bölümüne geçtik. Yumurtlama yerlerini, kümesin içinde tekerlekli bir mekanizma üzerine oturtturmuş. Kümesin kapısına tekerlekli sandalyesiyle geliyor, yine kendisinin yaptığı ucu çatallı bir çubukla arabayı kümesin kapısına kadar çekerek, o günkü taze yumurtalarını alıyor. Tavukların serbestçe gezdiği bahçenin yan tarafında marul ve salata yetiştiriyor Naim. “Herkes bana güldü ilk zamanlar” diyor. “Sen bunları nasıl ekip toplayacaksın diye. Ama onun da çözümünü buldum.”Ucu çatallı olan bir çubukla marullara zarar vermeden kökünden çıkarıp kucağına koyuyor ve sonra kendi yetiştirdiği salataları keyifle yediğini anlatıyor. Bahçede bir de üzeri kapalı kuyu var. Anlattığına göre onun içinde de balıkları var. Ama ne tavuklarını ne balıklarını yakalayıp yemeğe gönlü razı olmuyor. Bu arada komşu Fatma, Naim’in isteği üzerine bahçenin kapısını açtı ve tüm tavuklar dışarı çıkarak köyün içine dağıldı. “Bu nasıl iş Naim? Bunlar akşama geri geliyorlar mı?” diye sorduğumda “Ben onlara çok iyi bakıyorum, onlar da beni çok seviyor. Size benden daha iyi bakacak bulursanız zaten dönmezsiniz diyorum. Ama akşam olunca hepsi yine gelip burada evlerinde yatıyor” diye cevap verdi.

Azmin zaferiYukarıda yazdığımız bizzat gördüklerimiz, yaşadıklarımız. Yer ise Susurluk’un Balıklıdere Köyü. Orada 30 yıldır tekerlekli sandalyesinden kalkamayan, paraplejik Naim Sav’ın öyküsü. Ona ve diğer engellilere destek olan Kaymakam Abdullah Etil’in öyküsü. Naim’i yalnız bırakmayan Fatma, Sinan ve diğer Balıklıdere Köylülerinin yaşamından bir kesit. Ülkemizde engellilerin sorunlarını çözecek bir yasa henüz yok. Çıksa bile ne kadar uygulanacağı da ayrı bir soru. Ama işte Türk insanının güzelliği, Türkiye ‘de ki engelli insanların azmi bir başka. Eminiz Naim Sav çevresindeki engellilere, hatta ondan da öte engelsiz insanlara azmiyle, hayata bağımlılığı ile çok iyi bir örnek oluyor.