BİR İNSAN NİYE MİLLETVEKİLİ OLUR?
| Posta

BİR İNSAN NİYE MİLLETVEKİLİ OLUR?

Sosyal medyada gezinirken bir arkadaşımın milletvekili aday adayı olduğunu duyurduğu bir görsele denk geldim. Telefon açtım, hayırlı olsun demek için fakat telefonuma yanıt vermedi, iki gün geçmesine rağmen geri dönüş de yapmadı.

“Bir insan niye milletvekili olur?” diye vekil adaylarına sorsan, “Ezilen halkların sesi olmak, haksızlıklar karşısında bir nefer olarak mücadele etmek, halka hizmet, hakka hizmet etmektir” şeklinde cevap verirler aşağı yukarı.

Vekil olunca telefonuma çıkmadı!

Yıllar öncesini hatırladım birden. Bana ağabey diye hitap eden engelli bir tanıdığım milletvekili seçilmişti. Çok sevinmiştim, genç bir arkadaşımız meclise girdi, artık Ankara’da bir kardeşimiz oldu diye. Hayırlı olsun demek için telefon açtım. Mesaj atmak istemedim, nezaketsizlik olacağını düşünerek. Yardımcısı çıktı telefonuma ve bana şöyle bir cevap verdi: “Vekilimiz çok yoğun, ben notunuzu iletirim!”

Elbette sonra beni arar diye düşünerek gelecek telefonu bekledim! Tam beş yıl oldu, bir türlü sayın vekilimiz geri dönüş yapmadı. Bir insan niye milletvekili olur? Eğer genç biriyse, arkadaşlarıyla gezip eğlenmek varken niye grevdeki işçilerin kış günü çadırlarını ziyaret eder? Neden öğrencilerin yemek, ulaşım sorunlarını saatlerce dinler? Niçin şiddet gören kadınların dertlerini ağlayarak dinler?

Sorsan, “Biz ezilenlerin sesi olmak, halkımıza hizmet için adayız,” derler. Orta yaşlı emekli biri niye milletvekili olur? Oysa yıllarca çalıştığı için yorgun olması gerekir. Artık dinlenme, eşiyle geç kahvaltı yapma, torun sevme, gezme ve hobileriyle uğraşma zamanıdır, neden milletvekili olur!

Seçilince görünmez oluyorlar

Milletvekili olmak bir motivasyon işidir. Örneğin; Haluk Levent. Adamın yaşam enerjisi şuradan geliyor: Yardım etmek, paylaşmak, dertlilerin derdine derman olmak. Üstelik karşılık beklemeden. Elbette manevi bir haz alıyordur ama para, şöhret, yakınlarını kayırma gibi duyguları olmadan bu işi yapıyor. Aday olsa hiç şaşırmam, hatta sevinirim. Keşke olsa!.. Milletvekilliğini aday olana kadar halkın arasına karışmak, daha sonrasında ise görünmez olarak geçirmek genel eğilim. Seçimlerde, “Ben sizden biriyim, dedem köyde çobanlık yapardı, lakabı kel çobandı, ben kel çobanın torunu olarak size hizmet aşkıyla yola çıktım, beni yalnız bırakmayın, kel çobanın torununu boynu bükük bırakmayın” diyen aday adayları seçildikten sonra halkla mesafeli bir ilişkiye giriyorlar; her ne oluyorsa milletin meclisine girdikten sonra!

Halkın içinden geldim diyene güvenmiyorum

Ben ömrümde hiç kanlı canlı bir milletvekili görmedim. Benim seçim bölgemde kimi seçtim, bilmedim. Milletvekilliği öncesi gördüğüm arkadaşlarım nedense milletvekili seçilince görünmezlik zırhına büründüler! Halk olarak biz artık kendimizden başka kimseye güvenmiyoruz. Hele gariban, halkın içinden geldiğini söyleyen adaylara hiç. Milletvekilliği hizmet aşkıyla yanıp tutuşulan bir şey ise ki öyle olduğunu söylüyor sevgili adaylar. O zaman maaşları asgari ücret olsun, yakınlarının sağlık giderlerini bize ödetmesinler ve bir defalığına mahsus seçilsinler. Bu şartlarda aday olanlara oyum analarının ak sütü gibi helal olsun.

Yazan: Psk. Dan. Ali Bahadır